11 Aralık 2017 Pazartesi

DÜNYADA GIDA VE TARIMIN GELECEĞİ: TRENDLER VE MEYDAN OKUMALAR



Prof. Dr. Ahmet ÇINAR
Bu makale FAO’nun 2017 başında yayımladığı rapordan yararlanılarak kaleme alınmıştır. Makalede ele alınan konular ve ülkemiz tarım ve gıda alanındaki yetersizlikler bir arada düşünüldüğünde, endişe verici bir durum ortaya çıkmaktadır. Ancak bu konu ayrı bir makalenin konusu olacaktır.
İnsanoğlu’nun gelecekte kendi kendini besleme yeteneği, doğal kaynaklar üzerindeki baskıların yoğunlaşmasına, eşitsizliklerin artmasına ve değişen iklim koşullarından kaynaklanan sorunlarda patlamalara neden olma olasılığının yüksek olması nedeniyle tehlike altındadır. Bu durum FAO’nun 2017 yılında yayımladığı raporda ele alınmaktadır.
Son 30 yılda küresel açlık ile savaşta çok önemli ve gerçekçi ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak gıda üretimini ve ekonomik büyümeyi artırmak amacıyla yapılan girişimler, çoğu zaman doğal çevreye ağır bir maliyet getirmiştir.
Hızla artan nüfusa yeterli gıda sağlayan tarımın bu başarısına karşın, bir zamanlar Dünya'yı kuşatan ormanların neredeyse yarısı yok oldu, yeraltı su kaynakları hızla tüketilmekte ve biyo-çeşitlilik ağır bedeller ödemektedir.
Eğer mevcut eğilimler devam edecek olursa, gezegenin kendi kendini yenileme kapasitesinin sınırları bundan olumsuz etkilenecektir.
2050 yılına gelindiğinde, insan nüfusu muhtemelen yaklaşık 10 milyara ulaşacaktır. Eğer bu durum devam ederse, gezegenimizin insanoğlunun verdiği zararı tolere eden sınırların aşılma olasılığı çok yüksektir.
Aynı zamanda, anılan tarihlerde dünya nüfusu ekonomik olarak güçleneceği için daha fazla miktarda tahıl ve daha büyük miktarlarda et, meyve, sebze ve işlenmiş gıda tüketilecektir. Bu artışlardan doğacak üretime olan baskılar sonucu daha fazla ormansızlaşma, arazilerin verimsizleşmesi ve sera gazı emisyonların daha da artmasını ile sonuçlanacaktır.
Bu olumsuz eğilimlerin yanı sıra, gezegenin halihazırda değişen iklimine ek yükler binecektir. Bunların sonucu, iklim değişikliği, gıda üretiminin her alanını olumsuz etkileyecektir. Bunlar yağışlarda daha fazla değişkenlik,  artan kuraklık ve sel baskınlarının sıklığına neden olacaktır.
Sıfır açlığa ulaşmak için çabalarımızı artırmamız gerekiyor
Günümüz FAO yayınının gündeme getirdiği temel soru, dünyanın tarım ve gıda sistemlerinin büyüyen bir dünya nüfusunun ihtiyaçlarını kalıcı olarak karşılayıp karşılamayacağına bakmaktır.
Gezegenin gıda sistemleri artacak nüfusu beslemek için yeterli miktarda yiyecek üretebilecek kapasitedir. Ancak sürdürülebilir bir şekilde bu potansiyelin açığa çıkmasına ve tüm insanlığın faydalanmasını sağlamak için "büyük dönüşümler" gerekecektir.
Gıda sistemlerine yatırım yapma ve yeniden düzenleme isteği olmadan ve küresel olarak bu sağlanmadan, 2030'da çok fazla insan hala aç olacaktır. Raporda anılan yılın, yeni Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gündeminin kronik gıda güvensizliğinin ve malnütrisyonun (kötü beslenme) yok edilmesini hedef aldığı yıl olduğunu belirtilmiştir.
Raporda, yeni Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gündeminin kronik gıda güvensizliğinin ve beslenme yetersizliğinin ortadan kaldırılmasını hedeflediği 2030'da, gıda sistemlerine yatırım yapmak ve yeniden düzenleme yapmak zorunda kalmadan, anılan tarihte kötü beslenmenin ve açlığın devam edeceği öngörülmektedir.
Yoksulluğu ortadan kaldırma politikalarının gelişmesini teşvik etmek, eşitsizlikleri azaltmak ve savunmasız insanları korumak için ek çabalar olmaksızın, 600 milyon kişi hala yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalacaktır. Aslında, mevcut ilerleme hızı, açlığı 2050 yılına kadar ortadan kaldırmak için bile yeterli olmayacaktır.
Gıdalarımız nereden gelecek?
Tarımın küresel olarak daha fazla toprak ve su kaynağı kullanımını genişletmek için sınırlı kapasitesi olduğu göz önüne alındığında, artan gıda talebini karşılamak için gerekli üretim artışları esas olarak verimlilik ve kaynak kullanım verimliliğindeki gelişmelerden gelmek zorunda kalacaklar.
Bununla birlikte, verimlilik artışının büyük ana gıda maddelerini sağlayan bitkilerde artık dengelendiği üzerine endişe verici işaretler var. Raporda, 1990'lı yıllardan beri, mısır, pirinç ve buğdayın küresel seviyede verimlerinde ortalama artışlar genellikle yılda yüzde 1'in üzerinde gerçekleştiğini belirtilmektedir.
Raporda özetlenen bu sorunlar ve diğer zorluklarla başa çıkmak için, "halen dünyada tarımsal üretimdeki normal düzen içinde iş yapma" bir seçenek olamayacağı, sorunun Gıda ve Tarımın Geleceği içinde tartılması gerekmektedir.
Tarımsal sistemler, kırsal ekonomiler ve doğal kaynak yönetimindeki başlıca dönüşümler, tüm insanlar ve tüm gezegen için güvenli ve sağlıklı bir gelecek sağlamak için gıda ve tarımın potansiyelini tam olarak kavramak, önümüzdeki çok sayıdaki zorlukları çözmek ve gıdanın tüm potansiyelini gerçekleştirmekle mümkün olacaktır.
Büyük miktarda ormansızlaşmaya, su kıtlığına, toprak tükenmesine ve yüksek seviyedeki sera gazı emisyonlarına neden olan yüksek girdili, yoğun kaynak kullanan tarım sistemleri sürdürülebilir gıda ve tarımsal üretimi için uygun olmadığı geçen asırdan beri bilinmektedir.
Daha az ile daha fazla üretim
Temel zorluk, küçük ölçekli ve aile çiftçilerinin geçim kaynaklarını koruyarak ve arttırarak, daha az ürünle (Üretimde kullanılan girdiler) daha fazlasını üretmek ve en savunmasız kişilere gıda erişimini sağlamaktır. Bunun için sosyal yatırımları, ivedilikle kötü beslenmeye karşı ve yoksulların durumunu düzeltecek politikaları özellikle kırsal ekonomi ve tarım ile birlikte ele alınmalıdır.
Dünya, toprak, su ve diğer girdilerin daha verimli bir şekilde kullanılmasını ve fosil yakıtların kullanımını keskin bir şekilde azaltarak tarımsal sera gazı emisyonlarının önemli ölçüde azaltılmasına, daha fazla biyo-çeşitliliğin korunmasına yol açan daha sürdürülebilir gıda sistemlerine geçerek atıkların miktarını azaltmalıdır. Yenilikçiliği teşvik etmek, sürdürülebilir üretim artışlarını desteklemek, su kıtlığı ve iklim değişikliği gibi konularda daha iyi yollar bulabilmek için araştırma ve geliştirme alanlarında daha fazla harcamanın yanı sıra, tarım ve tarımsal sisteme daha fazla yatırım yapılması da gerekecektir.

Üretimi ve esnekliği artırmanın yanı sıra, eşit derecede kritik olan, düşük ve orta gelirli ülkelerdeki çiftçileri kentsel pazarlara bağlayan gıda tedarik zincirleri yaratmak ve bunun yanı sıra tüketicilerin besleyici ve güvenli yiyeceklere uygun fiyatlarla, örneğin fiyatlandırma politikaları ve sosyal koruma programları gibi politikalarla ulaşımı sağlanmalıdır.

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa