DÜNYADA GIDA VE TARIMIN GELECEĞİ: TRENDLER VE MEYDAN OKUMALAR
Prof. Dr. Ahmet ÇINAR
Bu
makale FAO’nun 2017 başında yayımladığı rapordan yararlanılarak kaleme alınmıştır.
Makalede ele alınan konular ve ülkemiz tarım ve gıda alanındaki yetersizlikler
bir arada düşünüldüğünde, endişe verici bir durum ortaya çıkmaktadır. Ancak bu
konu ayrı bir makalenin konusu olacaktır.
İnsanoğlu’nun
gelecekte kendi kendini besleme yeteneği, doğal kaynaklar üzerindeki baskıların
yoğunlaşmasına, eşitsizliklerin artmasına ve değişen iklim koşullarından
kaynaklanan sorunlarda patlamalara neden olma olasılığının yüksek olması
nedeniyle tehlike altındadır. Bu durum FAO’nun 2017 yılında yayımladığı raporda ele alınmaktadır.
Son
30 yılda küresel açlık ile savaşta çok önemli ve gerçekçi ilerlemeler kaydedilmiştir.
Ancak gıda üretimini ve ekonomik büyümeyi artırmak amacıyla yapılan girişimler,
çoğu zaman doğal çevreye ağır bir maliyet getirmiştir.
Hızla
artan nüfusa yeterli gıda sağlayan tarımın bu başarısına karşın, bir zamanlar
Dünya'yı kuşatan ormanların neredeyse yarısı yok oldu, yeraltı su kaynakları
hızla tüketilmekte ve biyo-çeşitlilik ağır bedeller ödemektedir.
Eğer
mevcut eğilimler devam edecek olursa, gezegenin kendi kendini yenileme
kapasitesinin sınırları bundan olumsuz etkilenecektir.
2050
yılına gelindiğinde, insan nüfusu muhtemelen yaklaşık 10 milyara ulaşacaktır.
Eğer bu durum devam ederse, gezegenimizin insanoğlunun verdiği zararı tolere
eden sınırların aşılma olasılığı çok yüksektir.
Aynı
zamanda, anılan tarihlerde dünya nüfusu ekonomik olarak güçleneceği için daha
fazla miktarda tahıl ve daha büyük miktarlarda et, meyve, sebze ve işlenmiş gıda
tüketilecektir. Bu artışlardan doğacak üretime olan baskılar sonucu daha fazla
ormansızlaşma, arazilerin verimsizleşmesi ve sera gazı emisyonların daha da
artmasını ile sonuçlanacaktır.
Bu
olumsuz eğilimlerin yanı sıra, gezegenin halihazırda değişen iklimine ek yükler
binecektir. Bunların sonucu, iklim değişikliği, gıda üretiminin her alanını
olumsuz etkileyecektir. Bunlar yağışlarda daha fazla değişkenlik, artan kuraklık ve sel baskınlarının sıklığına
neden olacaktır.
Sıfır açlığa ulaşmak için çabalarımızı
artırmamız gerekiyor
Günümüz
FAO yayınının gündeme getirdiği temel soru, dünyanın tarım ve gıda
sistemlerinin büyüyen bir dünya nüfusunun ihtiyaçlarını kalıcı olarak
karşılayıp karşılamayacağına bakmaktır.
Gezegenin
gıda sistemleri artacak nüfusu beslemek için yeterli miktarda yiyecek üretebilecek
kapasitedir. Ancak sürdürülebilir bir şekilde bu potansiyelin açığa çıkmasına
ve tüm insanlığın faydalanmasını sağlamak için "büyük dönüşümler"
gerekecektir.
Gıda
sistemlerine yatırım yapma ve yeniden düzenleme isteği olmadan ve küresel
olarak bu sağlanmadan, 2030'da çok fazla insan hala aç olacaktır. Raporda anılan
yılın, yeni Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gündeminin kronik gıda
güvensizliğinin ve malnütrisyonun (kötü
beslenme)
yok edilmesini hedef aldığı yıl olduğunu belirtilmiştir.
Raporda,
yeni Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri gündeminin kronik gıda güvensizliğinin
ve beslenme yetersizliğinin ortadan kaldırılmasını hedeflediği 2030'da, gıda
sistemlerine yatırım yapmak ve yeniden düzenleme yapmak zorunda kalmadan, anılan
tarihte kötü beslenmenin ve açlığın devam edeceği öngörülmektedir.
Yoksulluğu
ortadan kaldırma politikalarının gelişmesini teşvik etmek, eşitsizlikleri
azaltmak ve savunmasız insanları korumak için ek çabalar olmaksızın, 600 milyon
kişi hala yetersiz beslenme ile karşı karşıya kalacaktır. Aslında,
mevcut ilerleme hızı, açlığı 2050 yılına kadar ortadan kaldırmak için bile
yeterli olmayacaktır.
Gıdalarımız nereden gelecek?
Tarımın
küresel olarak daha fazla toprak ve su kaynağı kullanımını genişletmek için
sınırlı kapasitesi olduğu göz önüne alındığında, artan gıda talebini karşılamak
için gerekli üretim artışları esas olarak verimlilik ve kaynak kullanım
verimliliğindeki gelişmelerden gelmek zorunda kalacaklar.
Bununla
birlikte, verimlilik artışının büyük ana gıda maddelerini sağlayan bitkilerde artık
dengelendiği üzerine endişe verici işaretler var. Raporda, 1990'lı yıllardan
beri, mısır, pirinç ve buğdayın küresel seviyede verimlerinde ortalama artışlar
genellikle yılda yüzde 1'in üzerinde gerçekleştiğini belirtilmektedir.
Raporda
özetlenen bu sorunlar ve diğer zorluklarla başa çıkmak için, "halen
dünyada tarımsal üretimdeki normal düzen içinde iş yapma" bir seçenek olamayacağı,
sorunun Gıda ve Tarımın Geleceği içinde tartılması gerekmektedir.
Tarımsal
sistemler, kırsal ekonomiler ve doğal kaynak yönetimindeki başlıca dönüşümler,
tüm
insanlar ve tüm gezegen için güvenli ve sağlıklı bir gelecek sağlamak için gıda
ve tarımın potansiyelini tam olarak kavramak, önümüzdeki çok sayıdaki zorlukları
çözmek ve gıdanın tüm potansiyelini gerçekleştirmekle mümkün olacaktır.
Büyük
miktarda ormansızlaşmaya, su kıtlığına, toprak tükenmesine ve yüksek seviyedeki
sera gazı emisyonlarına neden olan yüksek girdili, yoğun kaynak kullanan tarım
sistemleri sürdürülebilir gıda ve tarımsal üretimi için uygun olmadığı geçen
asırdan beri bilinmektedir.
Daha az ile daha fazla üretim
Temel
zorluk, küçük ölçekli ve aile çiftçilerinin geçim kaynaklarını koruyarak ve
arttırarak, daha az ürünle (Üretimde kullanılan girdiler)
daha fazlasını üretmek ve en savunmasız kişilere gıda erişimini sağlamaktır.
Bunun için sosyal yatırımları, ivedilikle kötü beslenmeye karşı ve yoksulların
durumunu düzeltecek politikaları özellikle kırsal ekonomi ve tarım ile birlikte
ele alınmalıdır.
Dünya,
toprak, su ve diğer girdilerin daha verimli bir şekilde kullanılmasını ve fosil
yakıtların kullanımını keskin bir şekilde azaltarak tarımsal sera gazı
emisyonlarının önemli ölçüde azaltılmasına, daha fazla biyo-çeşitliliğin korunmasına
yol açan daha sürdürülebilir gıda sistemlerine geçerek atıkların miktarını
azaltmalıdır. Yenilikçiliği teşvik etmek, sürdürülebilir üretim artışlarını
desteklemek, su kıtlığı ve iklim değişikliği gibi konularda daha iyi yollar
bulabilmek için araştırma ve geliştirme alanlarında daha fazla harcamanın yanı
sıra, tarım ve tarımsal sisteme daha fazla yatırım yapılması da gerekecektir.
Üretimi
ve esnekliği artırmanın yanı sıra, eşit derecede kritik olan, düşük ve orta
gelirli ülkelerdeki çiftçileri kentsel pazarlara bağlayan gıda tedarik
zincirleri yaratmak ve bunun yanı sıra tüketicilerin besleyici ve güvenli
yiyeceklere uygun fiyatlarla, örneğin fiyatlandırma politikaları ve sosyal
koruma programları gibi politikalarla ulaşımı sağlanmalıdır.
Etiketler: FAO, tarım ve gıda politikaları
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa