ÜNİVERSİTE YAŞAMIMDA SÜPRİZ VE GRURUM "AKADEMİSYEN KADINLAR"
Ülkemizin seçkin Üniversitelerinde
akademik kariyer yapan kadın sayısı hemen hemen erkek akademisyen sayısına eşittir.
Bu saptama, 6 Mayıs 2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde İngiliz Times Gazetesinin
THE isimli yükseköğretim dergisinden bir alıntı olarak verilmektedir. İşin
ilginç tarafı bunun dünya karşılaştırmalarında en yüksek değer olmasıdır. Kadın
yaşamında bu gelişme, 90 yıl önce temelleri atılan genç Türkiye Cumhuriyeti
için en büyük gurur kaynağıdır. Kapalı bir imparatorluk düzeninden ve istiklal
savaşından hemen sonra kadın hayatındaki bu olumlu değişim, hiç şüphe yok ki,
hepimizin gururlandığımız bir Cumhuriyet başarısıdır. Bu gelişmenin mimarı ise
tüm reformların yapıcı ve uygulayıcısı olan Atatürk’tür. Cumhuriyetin kurulduğu
ilk yıllarda bir söylevinde, Atatürk “yeryüzünde gördüğümüz her şey kadınların
eseridir. Bir topluluk, yapısını oluşturanlardan yalnız birinin, çağdaş
gereksinmelerini kazanması ile yetinirse, o topluluk yarıdan çok güçsüzlük
içinde kalır. Bir ulus ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı
temel olarak benimsemek zorundadır. Kadınlarımızda bilgin olacaklar ve
erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra
kadınlar toplumsal yaşamda erkeklerle birlikte yürüyerek, birbirlerinin
yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır” diyerek, daha ilk yıllardan itibaren
kadınlarımıza henüz daha Batıda dahi yeni olan hakları vermek için reformlar
yapmıştır.
İşte 33 yıllık Üniversite hayatımda
ben, kadınlarımıza verilen bu hakkın ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasında ne
kadar isabetli olduğunu yaşayarak öğrendim.
Kadınlarımızın, hatta tüm dünya kadınlarının kadim hakları olan bu yaşam
şeklinin, erkeklerin ego ve bencillikleri nedeniyle baskılandığını ve bu
baskıların kalkması ile kadınların erkeklerden daha başarılı ve sebatkâr olduğunu
bana onlar gösterdiler.
Akademik yaşamım boyunca kendi adıma
20 yüksek lisans ve 20 doktora çalışması yönettim. Bunlara ilave olarak
meslektaşlarımın yüksek lisans öğrencileri ile de ders ve seminerlerde birlikte
çalıştım. Benim yönettiğim master ve doktora çalışmalarının 22 adeti kadınlar
ve 18 adeti ise erkekler tarafından yürütülmüştür. Bunlara ek olarak eşimin de
bir akademisyen olması ve onun hayatı boyunca işine olan ilgi ve başarılarını
eklemem gerekir. Bu nedenle birlikte yapılan bu çalışmalardan yapacağım bir
çıkarım ile kadınlarımızın akademik hayatta erkeklerden daha başarılı ve üstün
olduğunu söylemem gerekir. Tam tersini beklerken, kadınların çalışmalarını
yücelttiği, hedefe çalışmaları boyunca kilitlendiklerini, sonuca ulaşmak için
daha fedakâr oldukları ve bu amaç için bazen birçok şeyden ödün vererek çalıştıklarını
gözlemledim. Neden tersini bekledim? Çünkü yaşam onlara biz erkeklere göre daha
ağır görevler yüklemektedir. Kadın Üniversitedeki işi dışında, evde ev işlerini
yapmak zorundadır. Hele evliyse evin tüm işleri yanında eşi ile ilgilenmek
zorundadır. Bu bizlerin sosyal yapısının gereğidir. Eğer çocuğu varsa veya
hamileyse bu görevler daha da ağırlaşır. Ben hamile olup da doğuma 2 hafta
kalana veya doğumdan 2 -3 hafta sonra işine dönen akademisyen kadınlarla çalıştım.
Bu tempo biz erkeklerin pek altından kalkamayacağı ağırlıktadır. Tüm bunlara
karşın, kadınları erkek meslektaşları ile karşılaştırdığımda kadınların başarı
düzeyleri erkeklere göre oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Bir erkek akademisyen ve yönetici
olarak bu olayları yaşamaktan son derece mutlu oldum. Bu nedenle tüm kadın
meslektaşlarım benim için daima gurur kaynağım olmuşlardır. Başarıları ile bana
sürpriz yapmaları da kadınlar hakkındaki düşünce yapımı tamamen değiştirmiştir.
Ben bunları kendi çalışma grubum içinde gözlemledim ve yaşadım. Kadınlarımız
tarım gibi bir dalda dahi hem akademik ve hem de arazide çok başarılı
olabilmektedirler. Bu arkadaşlarımdan birçoğu bugün değişik Üniversitelerde
akademik yaşamlarını başarıyla sürdürmektedir. Bazıları Dekanlık gibi
yöneticilik yapmış, yeni Üniversitelerde Bölüm ve laboratuvarlarını kurmuş ve
oluşturdukları çalışma gruplarıyla çok başarılı çalışmalar yapmakta ve
uluslararası projeler üretmektedir. Hatta bazıları Çukurova gibi tarımın yoğun
olarak yapıldığı, yabancı danışmanların çalıştığı ve eğitimli çiftçilerin olduğu
bir bölgede, yıllardan beri aranan danışmanlar olarak çalışmaktadırlar.
Tüm bu yaşadıklarım benim gurur kaynağımdır.
Ne mutlu bana ki, gerek eşim ve gerekse bu makalenin teması olan kadın
akdemiysen arkadaşlarım ile Doğu Akdeniz gibi tarım faaliyetlerinin ve sorunların
yoğun yaşandığı bir bölgede iz bırakan çalışmalar yaptık ve hayalim olan Araştırma
Merkezi ve TÜBİTAK bünyesinde tarımda ilk olan bir Araştırma Enstitüsü kurma şansını
elde ettim. Tüm bu çalışmalarda kadın akademisyenlerin benim için hala inanılmaz
katkıları olmuştur.
İşte bu nedenlerle benim akademik yaşamımda
sürpriz ve gururum KADIN AKADEMİSYENLER olmuştur.
Etiketler: Çukurova, Kadın akademisyenler
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa