16 Mart 2017 Perşembe

ÜNİVERSİTE YAŞAMIMDA SÜPRİZ VE GRURUM "AKADEMİSYEN KADINLAR"


Ülkemizin seçkin Üniversitelerinde akademik kariyer yapan kadın sayısı hemen hemen erkek akademisyen sayısına eşittir. Bu saptama, 6 Mayıs 2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde İngiliz Times Gazetesinin THE isimli yükseköğretim dergisinden bir alıntı olarak verilmektedir. İşin ilginç tarafı bunun dünya karşılaştırmalarında en yüksek değer olmasıdır. Kadın yaşamında bu gelişme, 90 yıl önce temelleri atılan genç Türkiye Cumhuriyeti için en büyük gurur kaynağıdır. Kapalı bir imparatorluk düzeninden ve istiklal savaşından hemen sonra kadın hayatındaki bu olumlu değişim, hiç şüphe yok ki, hepimizin gururlandığımız bir Cumhuriyet başarısıdır. Bu gelişmenin mimarı ise tüm reformların yapıcı ve uygulayıcısı olan Atatürk’tür. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda bir söylevinde, Atatürk “yeryüzünde gördüğümüz her şey kadınların eseridir. Bir topluluk, yapısını oluşturanlardan yalnız birinin, çağdaş gereksinmelerini kazanması ile yetinirse, o topluluk yarıdan çok güçsüzlük içinde kalır. Bir ulus ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı temel olarak benimsemek zorundadır. Kadınlarımızda bilgin olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplumsal yaşamda erkeklerle birlikte yürüyerek, birbirlerinin yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır” diyerek, daha ilk yıllardan itibaren kadınlarımıza henüz daha Batıda dahi yeni olan hakları vermek için reformlar yapmıştır.
İşte 33 yıllık Üniversite hayatımda ben, kadınlarımıza verilen bu hakkın ülkemizin gelişmesi ve kalkınmasında ne kadar isabetli olduğunu yaşayarak öğrendim.  Kadınlarımızın, hatta tüm dünya kadınlarının kadim hakları olan bu yaşam şeklinin, erkeklerin ego ve bencillikleri nedeniyle baskılandığını ve bu baskıların kalkması ile kadınların erkeklerden daha başarılı ve sebatkâr olduğunu bana onlar gösterdiler.
Akademik yaşamım boyunca kendi adıma 20 yüksek lisans ve 20 doktora çalışması yönettim. Bunlara ilave olarak meslektaşlarımın yüksek lisans öğrencileri ile de ders ve seminerlerde birlikte çalıştım. Benim yönettiğim master ve doktora çalışmalarının 22 adeti kadınlar ve 18 adeti ise erkekler tarafından yürütülmüştür. Bunlara ek olarak eşimin de bir akademisyen olması ve onun hayatı boyunca işine olan ilgi ve başarılarını eklemem gerekir. Bu nedenle birlikte yapılan bu çalışmalardan yapacağım bir çıkarım ile kadınlarımızın akademik hayatta erkeklerden daha başarılı ve üstün olduğunu söylemem gerekir. Tam tersini beklerken, kadınların çalışmalarını yücelttiği, hedefe çalışmaları boyunca kilitlendiklerini, sonuca ulaşmak için daha fedakâr oldukları ve bu amaç için bazen birçok şeyden ödün vererek çalıştıklarını gözlemledim. Neden tersini bekledim? Çünkü yaşam onlara biz erkeklere göre daha ağır görevler yüklemektedir. Kadın Üniversitedeki işi dışında, evde ev işlerini yapmak zorundadır. Hele evliyse evin tüm işleri yanında eşi ile ilgilenmek zorundadır. Bu bizlerin sosyal yapısının gereğidir. Eğer çocuğu varsa veya hamileyse bu görevler daha da ağırlaşır. Ben hamile olup da doğuma 2 hafta kalana veya doğumdan 2 -3 hafta sonra işine dönen akademisyen kadınlarla çalıştım. Bu tempo biz erkeklerin pek altından kalkamayacağı ağırlıktadır. Tüm bunlara karşın, kadınları erkek meslektaşları ile karşılaştırdığımda kadınların başarı düzeyleri erkeklere göre oldukça yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Bir erkek akademisyen ve yönetici olarak bu olayları yaşamaktan son derece mutlu oldum. Bu nedenle tüm kadın meslektaşlarım benim için daima gurur kaynağım olmuşlardır. Başarıları ile bana sürpriz yapmaları da kadınlar hakkındaki düşünce yapımı tamamen değiştirmiştir. Ben bunları kendi çalışma grubum içinde gözlemledim ve yaşadım. Kadınlarımız tarım gibi bir dalda dahi hem akademik ve hem de arazide çok başarılı olabilmektedirler. Bu arkadaşlarımdan birçoğu bugün değişik Üniversitelerde akademik yaşamlarını başarıyla sürdürmektedir. Bazıları Dekanlık gibi yöneticilik yapmış, yeni Üniversitelerde Bölüm ve laboratuvarlarını kurmuş ve oluşturdukları çalışma gruplarıyla çok başarılı çalışmalar yapmakta ve uluslararası projeler üretmektedir. Hatta bazıları Çukurova gibi tarımın yoğun olarak yapıldığı, yabancı danışmanların çalıştığı ve eğitimli çiftçilerin olduğu bir bölgede, yıllardan beri aranan danışmanlar olarak çalışmaktadırlar.
Tüm bu yaşadıklarım benim gurur kaynağımdır. Ne mutlu bana ki, gerek eşim ve gerekse bu makalenin teması olan kadın akdemiysen arkadaşlarım ile Doğu Akdeniz gibi tarım faaliyetlerinin ve sorunların yoğun yaşandığı bir bölgede iz bırakan çalışmalar yaptık ve hayalim olan Araştırma Merkezi ve TÜBİTAK bünyesinde tarımda ilk olan bir Araştırma Enstitüsü kurma şansını elde ettim. Tüm bu çalışmalarda kadın akademisyenlerin benim için hala inanılmaz katkıları olmuştur.

İşte bu nedenlerle benim akademik yaşamımda sürpriz ve gururum KADIN AKADEMİSYENLER olmuştur.

Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa