GÜNÜMÜZÜN BÜYÜK TÜKETİM İŞTAHI VE GELECEĞİMİZ
Gelin sizi bugün dünya üzerinde yaşayan
tüm canlı varlıklar arasında bulunan inanılmaz ilişkiyi farklı açılardan ele
alarak, değişik boyutlarda bir geziye çıkarayım. Biz biyokimyacılara daha başlangıçta
öğretilen bilimsel bir gerçek, beni daima fantastik değişik düşüncelere götürmüştür.
Bu benim bıkmadan hayal kurduğum, kurgular yaptığım, yarı sanal bir dünyadır.
Gerçek dünyamızda yaşayan varlıklardan biri olan insanoğlu ile diğer canlıların
ortak noktaları nelerdir, bunu hiç düşündünüz mü? Diğer bir soru akrabalık
nedir? Belirli genlerin atalarımızdan bize irsiyet yoluyla geçmesidir. Ama
bugünkü bilim ve teknoloji çağı, diğer ifadeyle canlı mühendisliği istenirse
insan dahil tüm canlılara istediği canlıdan gen aktarabilecek düzeye
gelmektedir. Yakın tarihte, beklide bir generasyon sonra genetikçiler gençlik
ütopyasını çözmüş olacaklardır. İnanıyorum ki, gelişmiş ülkeler bu yöndeki
projelerini kapalı kapılar ardında uygulamaya koymuşlardır. Bu açıdan bakıldığında,
bizler gelecekte diğer canlı genlerini de taşıyabileceğiz. Bugüne kadar
canlılar aleminde gen transferi yalnızca seksüel uyum içinde gerçekleşmekteydi.
Bugün öncelikle mikroorganizma ve bitkilerde bu bariyerin ötesinde genetik
mühendisliği teknikleri ile seksüel bariyer aşılmış ve istenen karakter istenen
canlıdan alınarak istenen canlıya aktarılmağa başlanmıştır. Bu açıdan bu
tekniklere sahip gelişmiş ülkelerde insanlar üzerinde yapılan, fakat bilmemize
olanak olmayan bilimsel çalışmaları sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Bu alanda
çalışmalara cesaret edilemez gibi naif duyguları ben kendi adıma kabul
etmiyorum!
Daha detaylı açıklamalara geçmeden
önce tüm canlılar arasındaki mevcut olan ortaklıkları açıklamak isterim. İster
tek hücreli ister çok hücreli organizma olsun, hepimizdeki metabolizma
yolları aynıdır. Buna ilave olarak genleri oluşturan 4 farklı nükleotid
tüm canlılarda aynıdır. Genlerimizi oluşturan kodlar aynıdır. Ayrıca
besin maddelerinden bünyelerimizde ürettiğimiz enerji formu aynıdır.
Tüm makalenin çıkış noktası bu
birlikteliktir. Bu açıdan düşündüğümüzde tüm canlılar arasında çok yakın bir
birliktelik söz konusudur. Evrim esnasında canlılar yaşam ortamlarına uyum için
bazı genlerini kullanmazken, bazılarına sürekli görevler yüklemiştir.
İnsanoğlu var olduğundan beri ölümden
sonraki bilinmeze kafa yormuştur. Bunlardan en geçerlisi ruhun varlığı ve
ölümden sonraki yaşama geçişin şekli olarak yorumlayabiliriz. Bazı inanışlarda
ölümden sonra başka varlıkların bedeninde dünyaya gelme inanışı vardır. Bu
inanış şekillerini artırabiliriz. Ancak benim sizleri götürmek istediğim düşünce
yolu, canlılar arasındaki biyokimyasal birliktelikten hareket ederek,
canlıların birbiri ile yakın (akrabalık) bağları üzerinde düşünce üretme şeklinde olacaktır.
Düşününüz, canlılar yaşadıkları süre
içinde tüm organlarının bir değişim yaşı vardır. Örneğin bizlerde pankreasta
hücre değişimi günlerle sayılırken, bu olay mide de haftalarla ifade
edilmektedir. Genlerimizde ayni değişimin içindedir. Vücut veya daha geniş
anlatımıyla organizma bu işlevi yerine getirebilmek için yapı taşlarına ihtiyaç
vardır. Peki, bunlar nerelerden ve nelerden sağlanmaktadır. İnsan veya hayvan
organizmasını düşünürsek yiyecek dediğimiz bitki veya hayvansal ürünlerin
tüketilmesi bu ihtiyacı karşılamaktadır. Bitkilerde ise topraktan aldıkları
mineral ve havadan aldıkları karbondioksit ve güneş ışığı enerjisini kullanarak
ürettiği besin maddeleridir. Canlılar arasında çok düzenli bir besin zinciri
kurulmuştur. Genlerin yenilenmesinde bu kaynaklardan aldığımız nükleotidler
veya bunların yapı taşları kullanılmaktadır. Yani kısaca tüm canlılar ayni
ortak kaynakları kullanarak hayatta kalabilmektedir. Örneğin bir mikroorganizma
veya bitki, fosforu element olarak doğadan alırken, daha gelişmiş organizmalar
bunu fosfatidler veya bunun yapıtaşları olarak bitkisel veya hayvansal
gıdalardan karşılamaktadırlar.
Acaba organizmayı oluşturan, enerji
ve yapıtaşları olarak kullandığımız maddeleri ayni besin havuzundan alınması,
canlıları birbiri ile hangi ilişki içine sokar? Tüm canlılar ortak besin
maddelerini ortak metabolizma yollarında değerlendirerek yaşamları için yapı taşları
ve enerji üretmektedirler. Dün bir mikroorganizmanın yapısı içinde bulunan bir
fosfatidler yarın bundan beslenen diğer bir canlının yapısında olacaktır. Hatta
genleri oluşturan nükleotidler dahi böylece canlıdan canlıya gezecektir. O
zaman sormak istiyorum, senin göz rengini oluşturan genin yapımında kullanılan
Guanosin nükleotidin kaynağı nedir? Onu bir bitkiden mi, akşam yediğin kuzu
pirzolasından mı, yoksa sabah içtiğin sütten mi aldın? Hepsi olabilir, sonuçta
tüm canlılar ayni metabolizmayı ve ayni yapı taşlarını ayni besin havuzundan
kullanmaktadırlar. Bu işlem, tüm canlılar aleminde bir süreklilik içinde,
canlıların dünyamızda var olduğundan beri belirli bir düzen içinde devam
etmektedir.
Bilimsel bu gerçekler ışığında tek
tanrılı dinlerde topraktan geldik toprağa gideceğiz kutsal söylemi ve inancı
anlam kazanmaktadır.
Ben canlılar arasındaki bu ilişkiye (akrabalığı) genler düzeyinden değil, geleceğin
genetik biliminin açtığı pencereden bakarak, genleri oluşturan yapı taşları
üzerinden kurgulamağa çalıştım. Böyle düşündüğümüzde hayatın sürekliliğini daha
iyi algılama olanağımızda doğmaktadır. Çünkü gelecekte canlı mühendisliği
bilimi, canlı tasarımında gelişmiş ülkeler çoktan geliştirmeğe başladıkları gen
bankalarını kullanacaktır. Genetik bilimindeki bu gelişme çok uzak olmayan
gelecekte, bazı karakterlerin (canlı özelliklerinin), yani genlerin de laboratuvar
düzeyinde planlanması ve yapımına da olanak verecektir. İşte bu evre Canlı
Mühendisliğidir. Zaten bilimsel becerilerimiz o düzeye ulaştığında, çağımıza
isim verenlerden ikinci gelişme olan elektronikte, vazgeçilmez unsurlardan
çiplerin belki ütopya olarak değerlendirilecek ama yakında, biyolojik olarak
tasarlanması mümkün olabilecektir.
Genetik biliminde ulaşılan gelişme ve
yakın gelecekte ulaşacağı aşama içinde bu olayları düşündüğümüzde, olanaksız
gibi gelse de, ben gelecekte beni oluşturacak genleri atalarım yanında, bir
laboratuvarda beni tasarlayan bir canlı mühendisinin planlamasından ve çalışmasından
alacağım. O mühendis beni o toplumun çıkarı veya yaşayacağım ortamın koşullarına
uyum doğrultusunda planlayacak ve yaşama getirecektir. Bu şekilde düşündüğümüzde
de bugün insanoğlunun birçok değeri, hatta üzerinde tartışma dahi yapamayacağı
dogmaları bu gelişmelerle çelişkiye düşecektir. Bugün genetik biliminde ulaşılan
bilgileri algılamaktan yoksun büyük dünya nüfusu, acaba bu gelişmelerin kaynağını
ne şekilde algılayacak ve yorumlayacaktır?
Neden böyle düşünüyorum? Belki,
canlıya daima hücre ve moleküller düzeyinde bakmam, canlı mühendisliğinin
inanılmaz gelişmesi, ayrıca son yirminci yüzyılda başlayan dünyanın önlenemez
nüfus artışı ve doğanın inanılmaz tahribatının yakın zamanda gerçekleştireceği
felakete inanmam ve insanoğlunun son asırda bilimdeki inanılmaz buluşları ve
maratonu, bunun nedeni olabilir. İnsanoğlunun bir taraftan aşırı çoğalması ve
bilinçsiz tüketim iştahı ile bir yılda doğaya 10 yılda verebileceği tahribatı
yapması, dünyamızda dengelerin düzelemeyecek şekilde bozulması sonucu yaşanacak
felaketler, dünya nüfusunu olumsuz etkileyecek ve dünya dengelerinin bozulduğu
ortama, ancak genetiği değiştirilmiş bireylerin uyum sağlayabileceği gerçeğimdir.
Bu makaleyi okuyan ve ne dediğimi
anlayanların beni hayalperest olarak tanımlamaları ihtimalinin oldukça fazla
olacağı bilincindeyim. Bu nedenle makalenin yarı bilim kurgu olarak okunması ve
algılanması gerekir. Ancak unutmayınız ki, dünyamızdaki bozulma, bugünkü aşırı
tüketim arzusu azalmadığı sürece, insanoğlu hızla son istasyona yaklaşacak ve
bu da belirli bir düzen içinde olan yaşamı paylaşan bizlerin felaketi olarak
sonuçlanacaktır.
Bu alandaki bilgi ve teknolojilere
sahip çok az sayıdaki ülkelerde, hayat robotların yardımı veya cyborga dönüşmüş
insanlar halinde devam ederken, dünyanın kaldıramayacağı boyutlarda çoğalmış
olan insanlar diğerlerine göre bir alt grubu oluşturarak ilkel koşullarda
hayatta kalma savaşı vereceklerdir.
Bu şekilde birazda bilim kurgu yapısı
içinde anlatmağa çalıştığım olay, benim, insanoğlunun büyük bir felaketten sonra
tekrar var oluş şeklini, son asırda genetik biliminde yaşanan gelişmeler ışığında
çözümleme eksersizlerimden biridir.
Etiketler: Biyokimyasal birliktelik, Canlı Mühendisliği, Cyborglar, Genetik, Seksüel bariyer
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa