21. Yüzyılda tarımın geleceğini ve evrileceği yönü anlayabilmek için yirminci Asrın son 2.
Yarısındaki gelişmelere bakmak ve onları anlamak gerekir. Bu ikinci dönemde
tarımdaki araştırmalar yavaş yavaş hücresel ve metabolizma temeline indirilerek
araştırılmaya başlanmıştır Örneğin bitki patolojisinde patolojik fizyolojik
çalışmalar 1950'den sonra başlamış hızla gelişmiştir. Bunun yanında bitki
fizyolojisi ve metabolizması daha detaylı mol
eküler ve hücre organelleri bazında araştırmaya başlanmıştır. Ayrıca protein ve enzim paternleri kullanılarak canlılarda biyokimyasal tanılar geliştirilmiş ve bu zamanla DNA düzeyine indirilmiştir. Yirminci asrın sonuna doğru 1980'de moleküler biyolojinin gelişmesi sonucu 1990'da ilk defa genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) tarımda kullanılmaya başlanmıştır.
eküler ve hücre organelleri bazında araştırmaya başlanmıştır. Ayrıca protein ve enzim paternleri kullanılarak canlılarda biyokimyasal tanılar geliştirilmiş ve bu zamanla DNA düzeyine indirilmiştir. Yirminci asrın sonuna doğru 1980'de moleküler biyolojinin gelişmesi sonucu 1990'da ilk defa genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) tarımda kullanılmaya başlanmıştır.
Böylece tarımda,
bitkisel ve hayvansal organizmaların insan çıkarı doğrultusunda moleküler temelde
değiştirilerek kullanılması yolu açılmıştır Bu nedenle günümüz tarımını
anlayabilmek ve 21. Yüzyılda gideceği yönü tam manası ile görebilmek için artık
canlıya moleküler düzeyde bakmanın ve o yönde neler yapılabileceğinin ortaya
çıkarılması gerekmektedir. Nitekim 2000 yıllarının daha başında genetiği
değiştirilmiş organizmalar yerine genetiği düzenlenmiş organizmalar yer almaya
başlamıştır. Bu bakımdan tarımcılar olarak canlıyı atomdan başlamak suretiyle
molekül, hücre organelleri, metabolizma yolları düzeyinde çok iyi anlamamız
gerekmektedir. Bunun dışında tarım pratiklerin de ortaya çıkan gelişmeler
önümüze yepyeni bir tarım ufuk açmaktadır.
Biyoteknoloji
ve nesnelerin interneti kullanımı devreye girmeden önce 20. yüzyılda dünyamızda
hızla artan nüfusu beslemek için tarımsal girdi ve uygulamaları konularında
yoğun araştırmalar sonucu yeşil devrim yaratılmıştır.
Yeşil Devrim, 1940'lar ile 1970'lerin sonu arasında bir dizi
araştırma, geliştirme ve teknoloji transferi sürecinin tanımıdır. Özellikle 1960'ların sonlarından
itibaren, dünya çapında tarım üretimi artmıştır. Bir milyardan fazla insanı açlıktan
kurtaran girişimler, pratikte hububatların hastalıklara dayanıklı, yüksek verim
veren çeşitlerinin geliştirilmesi, sulama altyapısının genişletilmesi, yönetim
tekniklerinin modernizasyonu, hibrit tohumların dağılımı, sentetik gübreler ve
zirai mücadele ilaçların kullanımıyla ilgiliydi.
Sentetik azot, madenlerden çıkartılan fosfat
kayası ile birlikte,
pestisit (tarım ilaçları) ve mekanizasyon kullanımı, büyük ölçüde 20.
yüzyılın başlarında üründe verimliliği artırmıştır. Artan yem ürünleri hayvancılıkta
üretim artışına yol açmıştır. Ayrıca, küresel verim artışları 20. yüzyılda,
pirinç, buğday ve mısır gibi temel gıda çeşitlerinde yüksek miktarda olması,
Yeşil Devrim'in büyük başarısı olarak yaşandı. Yeşil Devrim, (pestisitler ve sentetik azot dahil)
agrokimyasal teknolojilerinin ürünlerini gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan
ülkelere ihraç etti. 20. Yüzyılın
başında artan nüfusu beslemek ve giydirmek için tarım yapılan toprakların
yetersiz olacağı görüş ve endişesi yeşil devrim teknolojileri ile aşılmıştır.
Ayni soru ve
endişe bugünde insanoğlunun savaştığı konuların başında gelmektedir. FAO 2050
yılında dünya nüfusunun 10 milyara yaklaşacağı hesabıyla, dünya nüfusuna
yeterli ve kaliteli gıdayı üretmenin plan ve girişimlerini yapmaktadır. Tarım,
yeşil devrimi arkada bırakarak nesnelerin interneti (fiziksel nesnelerin birbirleriyle veya daha büyük
sistemlerle bağlantılı olduğu iletişim ağıdır.) ve biyoteknolojinin sunduğu yeni
teknolojilerle bu sorunu aşmanın çalışma alanı haline gelmiştir.
Burada
özellikle bir konunun üzerinde durmak isterim. Yukarıda da görüldüğü gibi tarım
sektörler içinde en yoğun teknoloji kullanan sektörlerin başında gelmektedir.
Bilim ve teknolojinin dünyada önderliğini yapan ve bilimde gelişmiş olan
ülkeler bunun bilincinde olup, politikaları ve çalışmalarını bu alanda
yoğunlaştırmasına karşın, 2050 deki nüfus patlamasına en büyük katkıyı
sağlayacak gelişmekte ve gelişmemiş ülkeler bu konuyu hiç dert edinmemekte ve
gündemlerine dahi almamaktadırlar.
21. Asırda
tarım ve gıdayı etkileyecek çok sayıda bilim dalı veya disiplini bulunmaktadır.
Bunlardan önemli olan bazıları aşağıda gösterilmiştir:
·
Akıllı malzemeler
·
Robotlar
·
Özerk mikro-robotlar
·
Sensör teknolojisi
·
Bilgi teknolojisi
·
Biyoinformatik
·
Akıllı tarım
·
Yenilenebilir enerji
·
Biyo-arıtma ve biyoyakıtlar
·
Gen teknolojisi
·
Sentetik biyoloji
·
Protein kimyası
·
Gıda tasarımı
·
Su ürünleri yetiştiriciliği
·
Dikey tarım
·
Koruma teknolojisi
·
Ulaşım teknolojisi
·
İklim değişikliği
Yukarıdaki
konuları incelediğimizde temel biyoloji dalları yanında, organik kimya,
nesnelerin interneti, robot ve sensör mühendisliği, tarımsal yapılar,
meteoroloji gibi çok değişik uzmanlık dallarının yer aldığı görülmektedir. Bir
tarafta akıllı tarım uygulamaları ile tarım aletleri, akıllı malzemeler,
sensörler ile geleneksel tarımın yeni uygulama tanımları yapılırken, diğer
taraftan sentetik biyoloji gibi in vitro koşullarda üretim şekilleri planlanmaktadır.
Bu nedenlerle 21. asrın tarımını uygulayabilmek için artık köylülük değil,
interdisipliner alanda uzmanların geliştireceği tekniklerin eğitilmiş çiftçiler
tarafından uygulanması gereği ortaya çıkmaktadır. Başaramasak, bugün gibi
yarında bu teknolojileri geliştiren ülkelerin pazarı olmaya devam ederiz. En
önemlisi insanoğlunun en büyük gereksinmesi olan gıda bakımından bu ülkelere
bağımlı yaşamak zorunda kalırız.
Etiketler: 21.asır tarımı, tarımı etkileyecek bilim dalları, yeşil devrim