BİLİM DEVLETİ OLMAK VE ÜLKEMİZ
Prof. Dr. Ahmet Çınar
Bilim
devleti olmak, bir ülkenin bilim ve kalkınmanın temel unsuru haline getirmesi
ve tüm politikaların sürdürülmesini desteklemesi gelir. Bu tür bir devlet
modeli, eğitim, ekonomi, sağlık, sanayi ve çevrelerinde bilimsel politika
araştırmaları, veriye dayalı kararlar ve inovasyonu özgür hale gelir.Özellikleri: Eğitim ve Araştırmaya Yatırım: Bilimsel eğitimi teşvik eden, üniversitelere ve Ar-Ge'ye büyük kaynak ayıran bir sistem kurar.
Teknolojik Gelişmelere Öncelik: Yerli ve milli teknolojiler üretir, inovasyonu sağlanır.
Bilimsel Karar Alma: Politika ve yönetimde bilim insanlarının rehberliğinde hareket eder.
Uluslararası İş Birliği: Küresel bilim topluluklarıyla entegre olup bilgi paylaşımını arttırır.
Çevre ve Sürdürülebilirlik: Ekolojik dengeyi koruyarak sürdürülebilir kalkınmayı hedefler.
Özetle, bilim devleti olmak, bir çağdaş, gelişmiş ve sürdürülebilir bir geleceğe sahip olmak için bilim merkezi alan bir yönetim anlayışıdır. Buradan konuyu biraz açmak istiyorum. Temelde yatan bir üst cümle de ifade edildiği gibi “Bilimde merkezi alan bir yönetim anlayışı” fikri bir görüşüdür. Eğer devletin daha başta bir bilim politikası yoksa orada bilim bazlı projeler yapmak ve bir bilgim devleti olmak mümkün değildir.
Bilim nesne olarak alınırsa gelişmiş ve gelişen ülkeler arasında farklar nelerdir?
Bilimi bir nesne olarak ele alma, gelişmiş ve gelişen ülkeler arasındaki farkları bilimin üretiminde, kullanımı ve yayılım bakış açısını inceleyebiliriz.
1. Bilimin Üretimi
Gelişmiş Ülkeler: Bilim üretimi güçlüdür. Üniversiteler, araştırma enstitüleri ve özel sektör yoğun incelemeler yapar. Nobel ödülleri, patent listesi ve akademik yayınlarda lider konumdadırlar.
Gelişmekte Olan Ülkeler: Bilimde üretim mümkündür. Bilimsel araştırmalara göre bütçe yetersiz olabilir. Yayın ve patent sayısı daha azdır.
2. Bilimin Kullanımı
Gelişmiş Ülkeler: Bilim, sanayi, teknoloji ve sağlık gibi alanlarda sistemli bir şekilde kullanılır. Ar-Ge merkezleri, inovasyon ekosistemi gelişmiştir.
Gelişmekte Olan Ülkeler: Bilimsel erişim ve kullanımı sınırlı olabilir. Sanayi ve üretim ürünlerinde bilim yeterince entegre edilmemiştir.
3. Bilimin Yayını ve Eğitime Etkisi
Gelişmiş Ülkeler: Eğitim sistemi bilim özneldir. STEM (Fen, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) yoğunluğu yoğun bir şekilde yürütülür.
Gelişmekte Olan Ülkeler: Eğitimde bilim odaklı yaklaşım daha az, geleneksel ve ezberci sistemler yaygın olabilir.
4. Bilim Politikaları ve Devlet Desteği
Gelişmiş Ülkeler: Devlet, bilime büyük bütçeler ayırmayı, bilim insanlarını desteklemeyi ve araştırmalarını teşvik eder.
Gelişmekte Olan Ülkeler: Bilime gelecek bütçeler yeterli değildir. Beyin göçü yaşanabilir, çünkü bilim insanları daha iyi imkanlar için daha uygun alanlar ve ülkeler arayabilir.
Sonuç
Bilim bir nesne olarak düşünüldüğünde, gelişmiş ülkelerde bilim üreten, etkin kullanan ve yaygınlaştırılan açıkken, gelişmekte olan ülkelerde bilime erişimde, üretimde ve kullanımda çeşitli engellerle karşılaşan taraf olarak öne çıkar. Bu farkın giderilmesi için gelişme olan ülkelerin resmi yatırımlarının arttırılması ve eğitim sisteminin desteklenmesi gerekmektedir.
Türkiye'de Bilim ve Akademik Zorluklar: Geleceğe Yönelik Bir Değerlendirme
Bilim Devleti Olmak: Tanım ve Gelişmiş-Gelişmekte Olan Ülkeler Arasındaki Farklar
Bilim devleti, bilimin ve teknolojinin devlet politikalarının merkezine yerleştirildiği, bilimsel metodolojinin ve rasyonel düşüncenin her alanda egemen olduğu bir yapıdır. Bu tip bir devlette, akademik özgürlük korunur, bilim insanları desteklenir ve Ar-Ge yatırımları ulusal kalkınmanın temel unsuru olarak kabul edilir.
Gelişmiş ülkeler, bilimi sadece bir araç olarak kullanmakla kalmaz, aynı zamanda bilimsel çalışmaların ve yeniliklerin ekonomiye, sağlık sistemine ve toplumsal yapıya entegre edilmesini sağlar. Bu ülkelerde bilim insanlarının bağımsızlığı desteklenir, Ar-Ge yatırımları özendirici politikalarla güçlendirilir ve üniversite-sanayi iş birliği yoğun bir şekilde uygulanır.
Buna karşın, gelişmekte olan ülkeler bilimsel çalışmalara yeterli kaynağı ayıramaz, akademik yapı içinde liyakatsiz atamalar ve politik baskılar görülebilir. Bilimin üretimi ve uygulaması yetersiz kalabilir, nitelikli akademisyenlerin önü kesilebilir ya da onlar beyin göçü yoluyla başka ülkelere gitmek zorunda kalabilir.
Türkiye’de Bilimin Durumu ve Akademik Zorluklar
Türkiye, bilimsel yatırım ve inovasyon kapasitesini artırmak için zaman zaman farklı stratejiler geliştirse de, akademik yapı içerisinde kronik sorunlar devam etmektedir. Üniversitelerde akademik özgürlük sorunu, liyakatten uzak atamalar, bilimsel projelere verilen desteğin yetersizliği ve siyasi etkiler, bilim insanlarının çalışma alanlarını daraltmaktadır.
Tarım ve biyoteknoloji alanlarında yapılan çalışmalar, modern tarım tekniklerinin benimsenmesi ve Ar-Ge yatırımlarının artmasıyla büyük ilerlemeler kaydedebilirken, bu alanda yetişen uzmanların yeterli desteğini bulamaması büyük bir kayıp olmaktadır. Bizim çalışmalarımız, üniversitelerde bilimsel düşüncenin ve liyakatin ne kadar kritik olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir.
Akademik Kurumlarda Liyakatsizlik ve Bilimsel Alanların Daraltılması
Akademik hayatta liyakat ilkesinin uygulanmaması, bilimsel gelişimin önünü kesen en büyük engellerden biridir. Akademik pozisyonlara gelen kişilerin konularına hakim olmamaları, var olan bilimsel kurumların zayıflatılmasına neden olmaktadır. Üniversitelerimizde kurulan araştırma merkezlerinin ve enstitülerin liyakatsiz atamalar sonucu etkisiz hale getirilmesi, sadece bireysel bir kayıp değil, aynı zamanda Türkiye’nin bilimsel kapasitesinin daraltılması anlamına gelmektedir.
Bilimsel Alanlarda Kuşaklar Arası Geçişim Sorunları
Bir diğer önemli mesele, akademide eski ve yeni kuşak arasındaki anlayış farklarıdır. Yeni teknolojilere ve bilimsel yöntemlere açık olan akademisyenler, kimi zaman geleneksel düşünce yapısına sahip kişiler tarafından engellenmektedir. Biyoteknoloji gibi modern bilim dalları, gelişmiş ülkelerde çok daha sistematik bir şekilde desteklenirken, Türkiye’de bu alanda ilerlemek isteyen akademisyenler yetersiz altyapı, destek eksikliği ve meslektaşlarından gelen baskılarla karşılaşabilmektedir.
Türkiye'de Bilimin Geleceği ve Çözümler
Türkiye’de bilimin gelişmesi için bazı temel değişikliklerin yapılması gerekmektedir:
1. Eğitim Reformu: Bilimsel düşünce sistematiği anaokulundan itibaren öğretilebilmeli, ezberci sistem yerine analitik düşünme becerileri kazandırılmalıdır.
2. Liyakat Sistemi: Akademik atamalarda liyakat öncelikli hale getirilmelidir.
3. Bilimsel Özgürlük: Akademisyenlerin çalışmalarına siyasi ve idari baskı olmadan devam edebilmeleri sağlanmalıdır.
4. Ar-Ge Yatırımlarının Artırılması: Bilim ve teknolojinin ilerlemesi için devlet ve özel sektör şu ana kadar ayrılan bütçelerin çok daha fazlasını ayırmalıdır.
5. Beyin Göçünün Önlenmesi: Yurtdışında yetişen akademisyenlerin Türkiye’ye dönmesi için cazip şartlar sunulmalıdır.
Sonuç olarak, değerli bilim insanlarının deneyimleri, Türkiye’de bilimin gelişmesi için hangi alanlarda eksiklikler olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Türkiye, bilim devleti olma yolunda ilerlemek istiyorsa, bilim insanlarının çalışma alanlarını genişletmeli, liyakat sistemini güçlendirmeli ve bilimsel özgürlüğü garanti altına almalıdır.
Bu makalenn Yazılımında AI’nin desteğinden yararlanılmıştır.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa