9 Kasım 2018 Cuma

YUMURTALIK DİNLENME TESİSLERİNİN HİKAYESİ




  1970 Yılını Adana Ziraat Fakültesinin başlangıcı olarak tanımlayabiliriz. 1971 Yılında kadrolar artınca ve yazların uzun ve sıcak olması ve ilaveten benim gibi deniz hastası arkadaşlar, yaz akşamları deniz kenarında gidebileceğimiz bir yer edinmenin hayali ile yaşamaya başladık. Bu hayale Sayın ÖZSAN’da katılınca kendimizi oldukça şanslı ve güçlü görmeğe başladık. Tüm arkadaşlar Mersin – İskenderun arasında deniz kenarında Üniversite kampı olabilecek bir yer arayışına başladı. 1971 Yılında geçici olarak Karataş’ta bir yer bulduk. Söz konusu yıl içinde, hükümet devlet kuruluşlarının kamp açmasını yasaklayınca DSİ kuruluşu Karataş ilçesindeki dinlenme tesislerinin Üniversite tarafından kullanılmasına izin verdi. Bu hepimiz için unutamadığımız bir yaz oldu. Hepimiz çok mutluyduk. Böylece Üniversite olarak kendimize ait bir yere sahip olma özlemi daha da arttı.
   Bir gün turunçgiller ile ilgili arazi çalışmalarım esnasında, Yumurtalık NATO akaryakıt pompa istasyonu yakınında bulunan Çelemli köyünde turunçgil bahçesi ararken, birden denizi gördüm ve derhal oraya gittim.  İncirlik Hava Alanı akaryakıt pompa istasyonun ve Küçük Yumurtalık köyü yanında inanılmayacak derece güzel bir sahil duruyordu. Bunu arkadaşlara ve özellikle Sayın ÖZSAN’a anlattıktan sonra burayı almak için yeşil ışık yakıldı. Ben ve bazı arkadaşlar Yumurtalık Kaymakamını ziyarete giderek bu arzumuzu dile getirdik. Kaymakam bizim yaşlarımızda genç bir bürokrattı ve bize inanılmaz tüyolar vererek bizleri cesaretlendirdi. O yıllarda bazı Bakanlıklarında bu kıyılarda yer aradığını ve bu nedenle bu hususta acele davranmamız gerektiğini ifade etti. Fakültemiz yöneticileri de karşı gelmeyince, 1972 yılında biz işgalciler olarak, orada dinlenme tesisi olanağına kavuştuk. Yanlış anımsamıyorsam, Fakültemiz bu alanı Araştırma İstasyonu olarak 2 veya 3 yıl sonra istimlak etti.
 Fakat ilk yılda burada tesis kurmak için Fakültenin hiçbir olanağı yoktu. Daha Ziraat Fakültesinin kendine ait araçları dahi yoktu. Fakülteye İl Ziraat Müdürlüğü ve Topraksu teşkilatı birer araç tahsis etmişti. Bu araçları kullanacak şoförümüz dahi yoktu. Araçlar bizler tarafından kullanılıyordu. Hatta gerek Karataş ve gerekse Yumurtalık dinlenme tesislerinde kullandığımız 219 nolu araç hala belleklerimizdeki canlılığını korumaktadır. Tamam, yeri bulmuştuk, ancak sahil alanı üzerinde başlangıçta yararlanabileceğimiz tek bir yapı dahi yoktu. Bundan sonrası tam bir macera oldu. Rahmetli hocamız Sayın Gökçe’den, İncirlik Hava üssüne giderek bazı malzemeler bulmasını istedik. Gerçekten hoca 2 TIR dolusu hurda ile geldi. İçinde masa, sandalye, topçu nişan bezleri bulunuyordu. Ben topçu nişan bezlerinden çadır dikmek için planlar hazırlayarak Adana’da bir brandacı bularak, ona çadır diktirmeye başladık. O brandacı daha sonra bölgenin en meşhur çadırcısı oldu. Çadır yerleri olarak kumun üzerine beton yerlerini döktük. İşçi olmadığı için ben özellikle rahmetli arkadaşımız Sayın Ural DİNÇ ile o alanda çok beton taşıdık. Bir gazino binası inşa ettik ve böylece hala kullanılan en güzel plajı olan bir kamp yerine kavuşmuş olduk.
Kullandığımız nişangâh bezlerinden yapılan çadırlar yağmura karşı bizleri korumakta ne yazık ki pek başarılı değildi. Yağmur içeriye bir şekilde girer ve yataklar ıslanır ve buna rağmen bizler o yatakları kullanırdık. Çadırlara girmeden yılana ve köpeğimiz Çakır’a karşı kontrol edilirdi. Ama gerek biz asistanlar gerekse Ankara’dan gelen hocalarımız çok mutluyduk. Tüm yazlarımız uzun yıllar Yumurtalık’ta geçti.
    Benim bir hobim de yelken yapmak idi. Sayın ÖZSAN biraz para bularak bir tekne yaptırabileceğimizi söylediğinde çok heyecanlanmıştık. Yanılmıyorsam Karataş’ta bir usta bularak 4,5 m boyunda çok ağır bir tekne yaptırdık. Ben ona bambu kamışları ve İncirlik’ten gelen nişangâh bezleri ile bir yelken donatmıştım. Bu tekne ve bazı arkadaşlarımızı gösteren bir anı fotoğrafını aşağıya ekledim.
  Bu tekne ile sabah 5 de denize açılır ve öğleden sonra 15 de kampa dönerdik. Teknede başlangıçta motor yoktu. Akşamları kepçe adını koyduğumuz teknikle balık avlardık. O yıllarda balık inanılmayacak kadar çoktu. Bunun yanında bir saat içinde bir teneke yengeç toplardık. Çok güzel yıllardı. Bu kamp yanılmıyorsam 1975 yılına kadar ben ve eşim Özden tarafından yönetildi. Bu yıllarda kampın geliriyle 3 veya 5 bina yaptırabildik. Daha sonra Dekan olan Sayın Prof. Dr. Hüseyin ÖZBEK tarafından Fakülte bütçesini kullanarak çadır yaşamını sonlandırdı ve yeni yapılan binalarda yaşam devam etti.
    Bizim kuşak Yumurtalık’a aşık idik. Hangi yıl hatırlayamıyorum, ama 1970’lerde, bir yılın 52 hafta sonunu eşim ile orada balık tutarak zaman geçirmiştik. Ben ve eşim daha çok sahilde eski çadır yerlerinden birinin üzerinde yerleştirdiğimiz karavanda yaşadık. Bu ne yazık ki bazılarımız tarafından pek hoş karşılanmadı ve Yumurtalık’tan uzaklaşmamız için tatsız olaylar yaşanmağa başlandı. Atanan her yönetici direkt olarak değil ama endirekt ne zaman Yumurtalık’ı terk edeceğimizi izlemeğe başladı. İki defa karavanımız talan edildikten sonra artık sona geldiğimizi anlayarak Yumurtalık’ı 1990 yılında terk ettik. Böylece hayatımızda çok önemli yeri olan Yumurtalık faslı kapanmış oldu. Ama hayatımda yaşadığım en güzel yıllardı. Hala o günleri özlemle hatırlamaktayız. 





Ben deniz olmadan mutlu olmayan insanlardan biriyim. Nitekim Yumurtalık tesislerini terk ettikten sonra Anamur yolu üzerinde Sipahili köyü, Karatepe mevkinde direkt deniz kenarında kayalar üzerinde aşağıda fotoğrafı olan Küçükevi yaptım. Burada da eşimle çok mutlu bir hayatımız oldu.








Etiketler: , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa