YUMURTALIK DİNLENME TESİSLERİNİN HİKAYESİ
1970 Yılını Adana Ziraat Fakültesinin
başlangıcı olarak tanımlayabiliriz. 1971 Yılında kadrolar artınca ve yazların
uzun ve sıcak olması ve ilaveten benim gibi deniz hastası arkadaşlar, yaz
akşamları deniz kenarında gidebileceğimiz bir yer edinmenin hayali ile yaşamaya
başladık. Bu hayale Sayın ÖZSAN’da katılınca kendimizi oldukça şanslı ve güçlü
görmeğe başladık. Tüm arkadaşlar Mersin – İskenderun arasında deniz kenarında
Üniversite kampı olabilecek bir yer arayışına başladı. 1971 Yılında geçici
olarak Karataş’ta bir yer bulduk. Söz konusu yıl içinde, hükümet devlet
kuruluşlarının kamp açmasını yasaklayınca DSİ kuruluşu Karataş ilçesindeki
dinlenme tesislerinin Üniversite tarafından kullanılmasına izin verdi. Bu
hepimiz için unutamadığımız bir yaz oldu. Hepimiz çok mutluyduk. Böylece
Üniversite olarak kendimize ait bir yere sahip olma özlemi daha da arttı.
Bir gün turunçgiller ile ilgili arazi
çalışmalarım esnasında, Yumurtalık NATO akaryakıt pompa istasyonu yakınında
bulunan Çelemli köyünde turunçgil bahçesi ararken, birden denizi gördüm ve
derhal oraya gittim. İncirlik Hava Alanı
akaryakıt pompa istasyonun ve Küçük Yumurtalık köyü yanında inanılmayacak
derece güzel bir sahil duruyordu. Bunu arkadaşlara ve özellikle Sayın ÖZSAN’a
anlattıktan sonra burayı almak için yeşil ışık yakıldı. Ben ve bazı arkadaşlar
Yumurtalık Kaymakamını ziyarete giderek bu arzumuzu dile getirdik. Kaymakam
bizim yaşlarımızda genç bir bürokrattı ve bize inanılmaz tüyolar vererek
bizleri cesaretlendirdi. O yıllarda bazı Bakanlıklarında bu kıyılarda yer
aradığını ve bu nedenle bu hususta acele davranmamız gerektiğini ifade etti.
Fakültemiz yöneticileri de karşı gelmeyince, 1972 yılında biz işgalciler
olarak, orada dinlenme tesisi olanağına kavuştuk. Yanlış anımsamıyorsam,
Fakültemiz bu alanı Araştırma İstasyonu olarak 2 veya 3 yıl sonra istimlak
etti.
Fakat ilk yılda burada tesis kurmak için
Fakültenin hiçbir olanağı yoktu. Daha Ziraat Fakültesinin kendine ait araçları
dahi yoktu. Fakülteye İl Ziraat Müdürlüğü ve Topraksu teşkilatı birer araç
tahsis etmişti. Bu araçları kullanacak şoförümüz dahi yoktu. Araçlar bizler
tarafından kullanılıyordu. Hatta gerek Karataş ve gerekse Yumurtalık dinlenme
tesislerinde kullandığımız 219 nolu araç hala belleklerimizdeki canlılığını
korumaktadır. Tamam, yeri bulmuştuk, ancak sahil alanı üzerinde başlangıçta
yararlanabileceğimiz tek bir yapı dahi yoktu. Bundan sonrası tam bir macera
oldu. Rahmetli hocamız Sayın Gökçe’den, İncirlik Hava üssüne giderek bazı
malzemeler bulmasını istedik. Gerçekten hoca 2 TIR dolusu hurda ile geldi.
İçinde masa, sandalye, topçu nişan bezleri bulunuyordu. Ben topçu nişan
bezlerinden çadır dikmek için planlar hazırlayarak Adana’da bir brandacı
bularak, ona çadır diktirmeye başladık. O brandacı daha sonra bölgenin en
meşhur çadırcısı oldu. Çadır yerleri olarak kumun üzerine beton yerlerini
döktük. İşçi olmadığı için ben özellikle rahmetli arkadaşımız Sayın Ural DİNÇ
ile o alanda çok beton taşıdık. Bir gazino binası inşa ettik ve böylece hala
kullanılan en güzel plajı olan bir kamp yerine kavuşmuş olduk.
Kullandığımız
nişangâh bezlerinden yapılan çadırlar yağmura karşı bizleri korumakta ne yazık
ki pek başarılı değildi. Yağmur içeriye bir şekilde girer ve yataklar ıslanır
ve buna rağmen bizler o yatakları kullanırdık. Çadırlara girmeden yılana ve
köpeğimiz Çakır’a karşı kontrol edilirdi. Ama gerek biz asistanlar gerekse
Ankara’dan gelen hocalarımız çok mutluyduk. Tüm yazlarımız uzun yıllar
Yumurtalık’ta geçti.
Benim bir hobim de yelken yapmak idi. Sayın
ÖZSAN biraz para bularak bir tekne yaptırabileceğimizi söylediğinde çok
heyecanlanmıştık. Yanılmıyorsam Karataş’ta bir usta bularak 4,5 m boyunda çok ağır bir
tekne yaptırdık. Ben ona bambu kamışları ve İncirlik’ten gelen nişangâh bezleri
ile bir yelken donatmıştım. Bu tekne ve bazı arkadaşlarımızı gösteren bir anı
fotoğrafını aşağıya ekledim.
Bu
tekne ile sabah 5 de denize açılır ve öğleden sonra 15 de kampa dönerdik. Teknede
başlangıçta motor yoktu. Akşamları kepçe adını koyduğumuz teknikle balık
avlardık. O yıllarda balık inanılmayacak kadar çoktu. Bunun yanında bir saat
içinde bir teneke yengeç toplardık. Çok güzel yıllardı. Bu kamp yanılmıyorsam
1975 yılına kadar ben ve eşim Özden tarafından yönetildi. Bu yıllarda kampın
geliriyle 3 veya 5 bina yaptırabildik. Daha sonra Dekan olan Sayın Prof. Dr.
Hüseyin ÖZBEK tarafından Fakülte bütçesini kullanarak çadır yaşamını
sonlandırdı ve yeni yapılan binalarda yaşam devam etti.
Bizim kuşak Yumurtalık’a aşık idik. Hangi yıl
hatırlayamıyorum, ama 1970’lerde, bir yılın 52 hafta sonunu eşim ile orada
balık tutarak zaman geçirmiştik. Ben ve eşim daha çok sahilde eski çadır
yerlerinden birinin üzerinde yerleştirdiğimiz karavanda yaşadık. Bu ne yazık ki
bazılarımız tarafından pek hoş karşılanmadı ve Yumurtalık’tan uzaklaşmamız için
tatsız olaylar yaşanmağa başlandı. Atanan her yönetici direkt olarak değil ama
endirekt ne zaman Yumurtalık’ı terk edeceğimizi izlemeğe başladı. İki defa
karavanımız talan edildikten sonra artık sona geldiğimizi anlayarak
Yumurtalık’ı 1990 yılında terk ettik. Böylece hayatımızda çok önemli yeri olan
Yumurtalık faslı kapanmış oldu. Ama hayatımda yaşadığım en güzel yıllardı. Hala
o günleri özlemle hatırlamaktayız.
Ben
deniz olmadan mutlu olmayan insanlardan biriyim. Nitekim Yumurtalık
tesislerini terk ettikten sonra Anamur yolu üzerinde Sipahili köyü, Karatepe
mevkinde direkt deniz kenarında kayalar üzerinde aşağıda fotoğrafı olan
Küçükevi yaptım. Burada da eşimle çok mutlu bir hayatımız oldu.
Etiketler: Kamp, Tesisin kuruluşu, Yumurtalık
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa