ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN ÇÖMEZLERİ
Bu sözcüğü zannederim 1979 yılında profesör
unvanını aldıktan kısa bir süre sonra kullanmaya başladım. Ancak 2003 yılında
emekliliğimden sonra mümkün olduğunca Üniversitemden uzak durmaya ve onun
içindeki gelişmeleri duymamayı tercih ettim. Nedenini sorarsanız bunu bugün
dahi açıklamaktan zannederim kendi açımdan korkuyorum. Bir şeyi belki başından
belirtmemde yarar var. Benim hayatımın en güzel günleri Çukurova
Üniversitesinin içinde geçti. Ancak yaş sınırını beklemeden istifa etmemin
nedenleri dahi bu kurumda yaşadığım güzelliğe gölge düşmesini başaramadı. Bakın
34 yıla yakın bu kurumda çalışmam esnasında dahi bir konunun farkındaydım. Beni
konferanslarımda dinleyen ve öğrencilerim bunu sıklıkla duymuşlardır. Ben
ülkemizde akademisyen olma isteğini sürekli olarak “Müslüman mahallesinde
salyangoz satmaya” benzetmişimdir. Bu bilinç ve inanışta olmam dahi
Üniversitemin bana akademik yaşamım esnasında verdiği iç huzurunu ve güzelliği
engelleyemedi. Birde farkına vardığım diğer bir konu ise araştırma bazında ülkemizde
yapılamayacak şeyin olamayacağına olan inancımdır. Lisans eğitimlerimiz kalite
yönünden pek övünülecek düzeyde olmamasına karşın, çalıştığım gençlerin master
ve doktora esnasında gösterdikleri azim ve kendilerine olan güvenleri her şeyin
üzerindeydi. Bu kısa girişten sonra esas başlığa koyduğum “ÇUKUROVA
ÜNİVERSİTESİNİN ÇÖMEZLERİ “ konusuna dönmek isterim. Üniversitemden kendi
isteğimle ayrıldığım ve uzak durmaya gayret etmeme karşın, 15 yıl sonra neden tekrar geriye dönme ve
eski defterleri açma ihtiyacı duydum? Şubat 2013 ayı içinde HÜRRİYET Gazetesi
ÇUKUROVA ekinde Üniversitemiz ile ilgili bir haber çıktı. Konu Çukurova
Üniversitesinin kuruluşunun 40. Yılı nedeniyle yapılan bir etkinlik ve
kurucuların birer plaket ile onurlandırılması idi. Lütfen dikkat edin, bizler Üniversitenin
temelini oluşturan Ankara Üniversitesi Adana Ziraat Fakültesine ilk elemanları
olarak 30 Mayıs 1970 yılında atandık. İlk atananlar 10 kişiydi ve bu sayı ilk 2 yılda hızla arttı. Bu elemanları takiben daha birçok
arkadaşımız kısa aralıklarla göreve başlamışlardır. Ayrıca vurgulanmasında yarar gördüğüm bir diğer konu ise atanan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yurt dışında doktora yapan kişilerden oluşmaktaydı. Bunun sonucu aramızda fazla sayıda yabancı eşler bulunmaktaydı. Yapılan tören 2013, bizler
1970 yılında görev başı yapmış ve aradan 43 yıl geçmiş, fakat biz haberi
gazetelerden öğreniyoruz. Nedenini tahmin edebilecek misiz? Lütfen devam
etmeden düşünün ve yazının başlığını dikkatten uzak bulundurmayın. Çünkü o
zaman ki Üniversite Personel yasasına göre bizler göreve Asistan ve Dr. Asistan
olarak başlamıştık. Doçentlik unvanını kazanmadan öğretim üyesi sınıfından
sayılmak olanaksız idi. Bu o kadar güçlü bir inanıştı ki, daha sonraları Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesinden Adana kadrolarına öğretim üyesi olarak atanan doçentler ve profesörlerin gözünde, bizler daima o ilk
yılların çömezi olarak kaldık. Belki tarihe not düşmek için belirtmekte yarar
var, Çukurova Üniversitesi ile özdeşleşmiş eşsiz insan ve kurucu Rektörümüz
Prof. Dr. Mithat ÖZSAN dahi Adana’ya Doçent olarak geldi ve kendisinin
Profesörlük kutlamasını, Köprüköy’de bulunan Zirai Mücadele ve Araştırma
Enstitüsünde kutlamıştık. Bunun nedeni ise Bitki Koruma Kürsüsüne Dr. Asistan
olarak atanan ben, Özden Hanım ve Nedim Beyin bu kurumda çalışma odaları ve laboratuvarlara sahip
olmamızdır. Çünkü o zaman yalnızca Köprüköy Ziraat Lisesinde bize Fakülte
olarak tahsis edilen alanın 10 Kürsü için yetersiz olmasıydı. Şükürler olsun, o
zamanın hoca sıfatlı kişileri dahil ve biz Çömezler emekli olduktan sonra bizim
öğrencilerimiz “Çömezliği “ aşabildiler ve yönetim kadrolarında çalışmağa başladılar.
Ancak henüz biz çömezler emekli olmadan önce yönetime gelen bazı gençler de, bu
sefer, bizler bu DİNAZORLAR ile çalışmayız diyerek, bizlere kestirmeden emeklilik
zamanının geldiğini hatırlatmışlardır. Nitekim ben bu arada bu nedenlerle yaş sınırını beklemeden emekli oldum. Yani kısaca Üniversitenin kuruluşunda
Asistan veya Dr. Asistan olarak atanan biz çömezler ne hocalarımıza ve ne de bizim öğrencilerimiz ve sonra yönetim kadrolarına atanan genç nesle de yaranamadık.
Etiketler: Çömez olmak, Üniversitenin atanan ilk kadroları
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa