9 Kasım 2018 Cuma

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN ÇÖMEZLERİ



Bu sözcüğü zannederim 1979 yılında profesör unvanını aldıktan kısa bir süre sonra kullanmaya başladım. Ancak 2003 yılında emekliliğimden sonra mümkün olduğunca Üniversitemden uzak durmaya ve onun içindeki gelişmeleri duymamayı tercih ettim. Nedenini sorarsanız bunu bugün dahi açıklamaktan zannederim kendi açımdan korkuyorum. Bir şeyi belki başından belirtmemde yarar var. Benim hayatımın en güzel günleri Çukurova Üniversitesinin içinde geçti. Ancak yaş sınırını beklemeden istifa etmemin nedenleri dahi bu kurumda yaşadığım güzelliğe gölge düşmesini başaramadı. Bakın 34 yıla yakın bu kurumda çalışmam esnasında dahi bir konunun farkındaydım. Beni konferanslarımda dinleyen ve öğrencilerim bunu sıklıkla duymuşlardır. Ben ülkemizde akademisyen olma isteğini sürekli olarak “Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya” benzetmişimdir. Bu bilinç ve inanışta olmam dahi Üniversitemin bana akademik yaşamım esnasında verdiği iç huzurunu ve güzelliği engelleyemedi. Birde farkına vardığım diğer bir konu ise araştırma bazında ülkemizde yapılamayacak şeyin olamayacağına olan inancımdır. Lisans eğitimlerimiz kalite yönünden pek övünülecek düzeyde olmamasına karşın, çalıştığım gençlerin master ve doktora esnasında gösterdikleri azim ve kendilerine olan güvenleri her şeyin üzerindeydi. Bu kısa girişten sonra esas başlığa koyduğum “ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİNİN ÇÖMEZLERİ “ konusuna dönmek isterim. Üniversitemden kendi isteğimle ayrıldığım ve uzak durmaya gayret etmeme karşın,  15 yıl sonra neden tekrar geriye dönme ve eski defterleri açma ihtiyacı duydum? Şubat 2013 ayı içinde HÜRRİYET Gazetesi ÇUKUROVA ekinde Üniversitemiz ile ilgili bir haber çıktı. Konu Çukurova Üniversitesinin kuruluşunun 40. Yılı nedeniyle yapılan bir etkinlik ve kurucuların birer plaket ile onurlandırılması idi.  Lütfen dikkat edin, bizler Üniversitenin temelini oluşturan Ankara Üniversitesi Adana Ziraat Fakültesine ilk elemanları olarak 30 Mayıs 1970 yılında atandık. İlk atananlar 10 kişiydi ve bu sayı ilk 2 yılda hızla arttı. Bu elemanları takiben daha birçok arkadaşımız kısa aralıklarla göreve başlamışlardır. Ayrıca vurgulanmasında yarar gördüğüm bir diğer konu ise atanan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı yurt dışında doktora yapan kişilerden oluşmaktaydı.  Bunun sonucu aramızda fazla sayıda yabancı eşler bulunmaktaydı. Yapılan tören 2013, bizler 1970 yılında görev başı yapmış ve aradan 43 yıl geçmiş, fakat biz haberi gazetelerden öğreniyoruz. Nedenini tahmin edebilecek misiz? Lütfen devam etmeden düşünün ve yazının başlığını dikkatten uzak bulundurmayın. Çünkü o zaman ki Üniversite Personel yasasına göre bizler göreve Asistan ve Dr. Asistan olarak başlamıştık. Doçentlik unvanını kazanmadan öğretim üyesi sınıfından sayılmak olanaksız idi. Bu o kadar güçlü bir inanıştı ki, daha sonraları Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesinden Adana kadrolarına öğretim üyesi olarak atanan doçentler ve profesörlerin gözünde, bizler daima o ilk yılların çömezi olarak kaldık. Belki tarihe not düşmek için belirtmekte yarar var, Çukurova Üniversitesi ile özdeşleşmiş eşsiz insan ve kurucu Rektörümüz Prof. Dr. Mithat ÖZSAN dahi Adana’ya Doçent olarak geldi ve kendisinin Profesörlük kutlamasını, Köprüköy’de bulunan Zirai Mücadele ve Araştırma Enstitüsünde kutlamıştık. Bunun nedeni ise Bitki Koruma Kürsüsüne Dr. Asistan olarak atanan ben, Özden Hanım ve Nedim Beyin bu kurumda çalışma odaları ve laboratuvarlara sahip olmamızdır. Çünkü o zaman yalnızca Köprüköy Ziraat Lisesinde bize Fakülte olarak tahsis edilen alanın 10 Kürsü için yetersiz olmasıydı. Şükürler olsun, o zamanın hoca sıfatlı kişileri dahil ve biz Çömezler emekli olduktan sonra bizim öğrencilerimiz “Çömezliği “ aşabildiler ve yönetim kadrolarında çalışmağa başladılar. Ancak henüz biz çömezler emekli olmadan önce yönetime gelen bazı gençler de, bu sefer, bizler bu DİNAZORLAR ile çalışmayız diyerek, bizlere kestirmeden emeklilik zamanının geldiğini hatırlatmışlardır. Nitekim ben bu arada bu nedenlerle yaş sınırını beklemeden emekli oldum. Yani kısaca Üniversitenin kuruluşunda Asistan veya Dr. Asistan olarak atanan biz çömezler ne  hocalarımıza ve ne de bizim öğrencilerimiz ve sonra yönetim kadrolarına atanan genç nesle de yaranamadık. 




Etiketler: ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa