26 Mayıs 2025 Pazartesi

BİTKİ KORUMADA FARMAKOLOJİ: BİTKİSEL ÜRETİMİN YENİ NESİL KALKANI


Bitki Korumada Farmakoloji: Bitkisel Üretimin Yeni Nesil Kalkanı

Bitkisel üretimde karşılaşılan hastalık, zararlı ve yabancı ot sorunlarıyla mücadele, modern tarımın temelini oluşturur. Bu mücadelenin en önemli araçlarından biri olan pestisitler, bitki büyüme düzenleyicileri ve biyostimulantlar gibi diğer kimyasal/biyolojik ajanlar, aslında bitki sistemleri ve hedef organizmalar üzerinde farmakolojik etkiler gösterir. Bitki Koruma Bölümleri için bu konulara hakimiyet, sadece verimlilik değil, aynı zamanda gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik açısından hayati öneme sahiptir.

Veteriner farmakolojisi gibi alanlar tarım farmakolojisinin geniş bir dalı olsa da, Bitki Koruma Bölümleri'nin önceliği, bitkisel üretimde kullanılan zirai mücadele ilaçlarının (pestisitler) ve diğer bitki etkileşimli maddelerin farmakolojik boyutunu derinlemesine kavramaktır.


Lisans Eğitiminde Bitki Korumada Farmakoloji: Temel ve Stratejik Yaklaşım

Lisans düzeyinde, Bitki Koruma Bölümü öğrencilerine, pestisitlerin ve ilgili bitki etkileşimli maddelerin temel farmakolojik prensipleri sağlam bir şekilde öğretilmelidir. Amaç, geleceğin ziraat mühendislerinin yalnızca "ne kullanacağını" değil, aynı zamanda "nasıl etki ettiğini, neden ve niçin kullanacağını" anlamalarını sağlamaktır.

  • Pestisitlerin Etki Mekanizmaları:
    • Kimyasal Pestisitler: Herbisitler, insektisitler, fungisitler gibi kimyasal pestisit gruplarının hedef organizma (zararlı, hastalık etmeni, yabancı ot) üzerindeki moleküler etki mekanizmaları detaylıca öğretilmelidir. Örneğin, bir insektisitin sinir sistemini nasıl etkilediği veya bir herbisitin fotosentezi nasıl inhibe ettiği.
    • SelektifToksisite: Hedef organizma ile hedef dışı organizma (bitki, insan, yararlı böcek) arasındaki toksisite farklarının farmakolojik nedenleri ve bu farkın ilaç geliştirmedeki önemi.
    • Direnç Mekanizmaları: Pestisitlere karşı gelişen direncin biyokimyasal ve genetik temelleri (enzimatikdetoksifikasyon, hedef bölgesinde değişiklikler vb.) ve bu direncin farmakolojik yaklaşımlarla nasıl yönetileceği.
  • Pestisit Farmakokinetiği (Bitkisel Üretim Bağlamında):
    • Bitki İçindeki Hareket: Pestisitlerin bitki yüzeyinden emilimi, bitki içinde taşınımı (sistemik hareket), metabolizması ve depolanması.
    • Toprak ve Su İçindeki Kader: Pestisitlerin toprakta ve suda parçalanması (biyolojik ve kimyasal bozunma), hareketliliği ve kalıcılığı. Bu bilginin uygulama zamanı ve dozajı üzerindeki etkisi.
  • Ekotoksikolojiye Giriş (Bitkisel Sistemler Odaklı):
    • Pestisitlerin yararlı böcekler (polinatörler, doğal düşmanlar), toprak mikroorganizmaları ve su ekosistemleri üzerindeki etkileri.
    • Biyoakümülasyon ve biyomagnifikasyon kavramlarına giriş.
  • Gıda Güvenliği ve Kalıntı Farmakolojisi:
    • Bitkisel ürünlerdeki pestisit kalıntılarının oluşumu, analizi ve yasal limitler (MRL'ler).
    • Kalıntıların insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri ve gıda güvenliğindeki önemi.
  • Biyopestisitler ve Mikrobiyomlar:
    • Biyopestisitlerin Etki Mekanizmaları: Bitkisel üretimde kullanılan biyolojik kökenli pestisitlerin (bakteri, mantar, virüs bazlı) hedef zararlı/hastalık üzerinde nasıl etki gösterdiği. Kimyasal pestisitlerden farmakolojik farklılıkları.
    • Bitki Mikrobiyomu Etkileşimleri: Bitki kök ve yüzeyindeki mikroorganizma topluluklarının (mikrobiyom) bitki sağlığı, besin alımı ve patojenlere karşı direnç üzerindeki etkileri ve farmakolojik yönleri.

Lisans düzeyinde bu konular, Bitki Koruma Bölümü'nün temel dersleri (Pestisit Bilgisi ve Kullanımı, Zirai Toksikoloji, Entegre Zararlı Yönetimi) içinde modüler olarak veya "Bitki Korumada Farmakolojiye Giriş" gibi ayrı bir zorunlu/seçmeli ders olarak ele alınabilir. Laboratuvar uygulamalarıyla teorik bilgi desteklenmelidir (örneğin, basit kalıntı analizleri, hedef organizma üzerinde etki testi).


Yüksek Lisans Eğitiminde Bitki Korumada Farmakoloji: Uzmanlaşma ve Yeni Gelişmeler

Yüksek lisans düzeyi, bitkisel üretimde tarımsal farmakolojinin derinlemesine araştırıldığı ve uzmanlık kazanıldığı seviye olmalıdır. Bu aşamada, yeni teknolojiler ve çevresel kaygılar ışığında müfredat yeniden yapılandırılmalıdır.

  • İleri Düzey Pestisit Farmakolojisi ve Toksikolojisi:
    • Yeni nesil pestisitlerin (örneğin RNAi bazlı, CRISPR-Cas uygulamaları) moleküler hedefleri ve etki mekanizmaları.
    • Pestisit direncinin moleküler ve genetik temelleri üzerine derinlemesine araştırmalar.
    • Pestisitlerin hedef dışı türler (örneğin, polinatörler) üzerindeki subletal (ölümcül olmayan) etkileri ve ekotoksikolojik risk değerlendirmesi.
  • Biyopestisitlerin ve Mikrobiyomların İleri Düzey Farmakolojisi:
    • Biyopestisit Geliştirme: Yeni biyopestisit adaylarının izolasyonu, karakterizasyonu ve farmakolojik etki mekanizmalarının detaylı incelenmesi.
    • Bitki-Mikrobiyom Etkileşimleri: Bitki mikrobiyomunun (kök, rizosfer, endofitik) bitki metabolizması, bağışıklık sistemi ve patojenlere karşı direnç üzerindeki etkilerinin farmakolojik ve biyokimyasal açıdan incelenmesi. Mikrobiyal gübreler ve biyo-stimulantların etki prensipleri.
    • Mikrobiyom manipülasyonu yoluyla bitki sağlığı ve verimliliğinin artırılmasına yönelik araştırmalar.
  • Hassas Tarım ve Akıllı Uygulama Teknolojileri:
    • Pestisitlerin ve gübrelerin hassas tarım teknikleriyle (sensörler, dronlar, yapay zeka) hedefli ve minimize edilmiş uygulamaları. Bu sayede ilaç ve gübre israfının önlenmesi ve çevresel etkinin azaltılması.
    • Formülasyon teknolojileri ve nanopestisitlerin bitki üzerindeki davranışı.
  • Pestisit Kalıntı Analizleri ve Risk Yönetimi:
    • İleri düzey kalıntı analiz teknikleri (GC-MS, LC-MS/MS vb.) ve laboratuvar uygulamaları.
    • Kalıntıların risk değerlendirmesi modelleri, maruz kalma senaryoları ve yönetmeliklerin yorumlanması.
  • Mevzuat ve Etik:
    • Pestisit ruhsatlandırma süreçleri, ulusal ve uluslararası mevzuat (FAO, WHO, EFSA) ve etik sorumluluklar üzerine detaylı çalışmalar.

Çift Anadal (Yandal) ve Mesleki Yeterlilik İlişkisi:

Çift Anadal (Yandal) uygulaması ile Bitki Koruma Bölümü öğrencilerine "Tarımsal Farmakoloji" veya "Bitkisel Üretimde Kimyasal Yönetimi" gibi bir yandalimkanı sunulması, mezunların bu alandaki uzmanlığını resmileştirecektir.

Pestisit Bayiliği Ruhsatı İlişkisi: Kesinlikle katılıyorum. Eğer bu yandal programı veya Bitki Koruma Bölümü'nün ilgili dersleri, bitkisel üretimde tarımsal farmakolojiyi bu derinlikte öğretiyorsa, tarımsal ilaç bayi işletme ruhsatının alınmasında Bitki Koruma Bölümü mezuniyeti (veya ilgili yandalı tamamlama) ana ölçüt olmalıdır. Diğer ziraat mühendisliği bölümlerinden mezun olanların pestisit satışı yapabilmesi için, Bitki Koruma Bölümü'nün açacağı özel bir sertifikasyon programını başarıyla tamamlamaları ve ilgili farmakoloji/toksikoloji sınavlarından geçmeleri zorunlu hale getirilmelidir. Bu, mesleki sorumluluğu artıracak ve halk sağlığı ile çevre güvenliğini güvence altına alacaktır.

Bu yaklaşım, Türkiye'deki ziraat eğitimini hem güncel bilimsel gelişmelere hem de uluslararası standartlara yaklaştırırken, aynı zamanda tarım sektöründeki önemli bir mesleki boşluğu dolduracaktır.

 

Etiketler: , ,

12 Mayıs 2025 Pazartesi

CEHENNEM BUZ TUTSA ADANA YİNE SICAKTIR

 Adana sıcağıyla ilgili söylenmiş onlarca söz var ama “Cehennem buz tutsa Adana sıcak olur” bunların en neti. Çünkü doğru. Abartı mı? Yok, bizzat yaşadım. 1970 Ağustos'unda ilk defa Adana'ya geldik. Bir gece kaldık, sabahı zor ettik. Sıcaktan kavrulduk., Varan otobüsüne binip Ankara’ya dönerken Tarsus’ta içerdeki sıcaklıktan eşim Özden bayıldı. Adana bize hoş geldin demedi; bildiğin yaktı!

Ama kader ağlarını örmüş bir kere. Kısa süre sonra yine Adana’daydık, bu sefer temelli. Klima mı? Vardı evet, katalogda vardı. Ama bizim evde ve işyerlerimizde yoktu. İlk birkaç yılımız klimasız geçti. Evde terledik, işte piştik. Ama zamanla bu sıcağa da alıştık. Hem öyle böyle değil, onu yaşanır hale bile getirdik. 50 yıl sonra hâlâ “Nerelisin?” diye soran olursa, düşünmeden “Adana” diyorum.
Adana sıcağına karşı halkın geliştirdiği bazı savunma mekanizmaları var. Mesela “güneşe ateş etmek” deyimi. Bazıları bunu deyim olarak değil, doğrudan eylem olarak kullanıyor. Gerçekten. Güneşe sıkıyorlar. Ne yapsın adam? Gölgeyi geçtik, nefes almak yakıyor.
Ama sıcaklık bir yana, Adana Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biridir. Adana deyince akla sadece kebap gelmesin. Gelirse de gelsin ama yanında Seyhan Nehri’ni, baraj gölünü, yeşilliğini, portakal çiçeklerini de getirsin. Çünkü bu şehir tamamen yeşildir. Turunç ağaçlarının kokusu baharda insanı sarhoş eder. Son yıllarda yapılan Portakal Çiçeği Karnavalıbu kokuyu bir kutlamaya dönüştürdü.
Eskiden pamuğun egemen olduğu ovada artık narenciye başrolde. Üstelik dünya standartlarında. Yani sıcak tamam, ama bereketi de var bu toprağın.
Kışları mı? Bak o da ayrı sürpriz. Torosların poyrazı bir esiyor, İzmir’i aratmaz. Adana'nın yazı kavurur, kışı üşütür. Bu şehirde termal şok yersin ama alışınca bırakamazsın.
1970’lerde Adana biraz bakımsızdı ama zamanla bulvarlar açıldı, Seyhan’ın çevresi peyzajla güzelleşti. Bugün her yer ışıl ışıl. Fakat bir sorun hâlâ çözülemedi: metro. Maalesef trafik artıyor ama metroyu hâlâ arıyoruz. Adanalılar ise genelde müstakil, betonarme evlerde yaşıyor. Yazın da çatıya çıkar, oraya yatak kurar, cibinlik açar. Geceleri serin mi? Yok canım. Yine sıcak ama evin içinden iyi. Tek sıkıntı: gece düşersen sabah hastanedeyiz. Ortopedi klasiği oldu bu şehirde.
Evlerde artık herkesin kliması var ama bu da başka bir bela. İnsan klimaya alışınca dışarı çıkmak istemiyor. 24 saat kapalı devre klima sistemiyle yaşayan bir şehir olduk. Geceleri bile klimayla uyunuyor. Bu kadar sıcağa rağmen kebapçılar hâlâ tıka basa dolu. Ama dürüst olayım: o eski kebapların tadı yok artık. En iyi kebapçılar bile kıymadan kebap yapıyor, içim yanıyor.
Seyhan Baraj Gölü ise bambaşka bir dünya. Bizim için hem doğa, hem spor, hem huzur demekti. Balık tuttuk, yelken yaptık, sabahları göl üstünde kahvaltı ettik. Ama bilinçsiz avcılıkla balık kalmadı. Neyse ki anılar baki.
Adana sıcak ama sunduklarıyla da doyurucu. Mesela Yumurtalık. İlk yıllarda bizim kaçış yerimizdi. Fakülteden gençlerle akşam gidip sabah işe dönerdik. Deniz, kumsal, balık, çadır... Sivrisinek hariç her şey harikaydı.
Şunu unutmayın: Adana bir düdüklü tencere. Ama içindekine alışınca buharıyla bile mutlu oluyorsun. 30 yaşında geldim, “Burada 60’ı göremem” diyordum. Bugün 86 yaşındayım. Hâlâ buradayım. Gidip gelsem de memleketim Ayvalık, evim Adana.
Ve evet, Adana sıcağı anlatılmaz, yaşanır. Ama ben yine de anlattım. Çünkü bu sıcak şehir, sıcaklığın çok ötesinde bir hayat sunar.

Etiketler:

6 Mayıs 2025 Salı

Türkiye Tarım Lisans Eğitimi Reformu ve Yapılandırma Önerileri

 


261. ÜAK Toplantısı YÖK

261. ÜAK Toplantısı Yükseköğretim Kurulunda gerçekleştirildi. YÖK başkanı Prof. Dr. Erol Özvar 2 Mayıs 2025   tarihinde yapılan toplantıda sağlık ve tarım lisans ve yüksek lisans konularında aşağıdaki  eğitimde dijitalleşme konularını özellikle vurguladı.

“-Sağlıkta ve tarımda dijitalleşme yolunda önemli adımlar atılıyor-

Özvar, üniversitelerde dijitalleşme ve bilişim teknolojileri odaklı anlayışla sağlık eğitimi alanında da dönüşüm gerçekleştirmeyi hedeflediklerini belirterek, “Bu konudaki çalışmalarımızı koordine etmek adına bir çalışma grubu oluşturduk. Yeni önlisans programlarını belirledik ve bunları bu yıl açılmak üzere üniversitelerimize teklif edeceğiz. Lisans programları üzerinde bir süre daha çalışacağız ve önümüzdeki süreçte bunlarla ilgili de gerekli adımları atacağız.” dedi.

Tarım sektöründe de dijital dönüşüm sürecini destekleyecek eğitim modellerinin oluşturulmasını hedeflediklerini dile getiren Özvar, şöyle devam etti:

“Tarım; yapay zekâ, hassas tarım uygulamaları, nesnelerin interneti tabanlı izleme sistemleri ve büyük veri analitiği gibi teknolojilerin hızla entegre edilmesi gereken sektörlerin başında gelmektedir. Tarımda dijital teknolojilere dayalı lisans ve ön lisans programlarının oluşturulmasını, mevcut programların revize edilmesini ve sektörle iş birliklerinin derinleştirilmesini teşvik ederek, ülkemizin tarımsal üretim kapasitesini ve küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz. Yeni ön lisans ve lisans programlarının tekliflerini aldık ve bunlar üzerinde çalışıyoruz. Açılacak programların netleşmesinin ardından üniversitelerimize tekliflerimizi ileteceğiz.”

 

Bu ülkemiz adına geç kalınmış olsa da olumlu bir karar ve girişimdir. Aşağıda detaylarını vereceğim bu konudaki bir raporu 5 Mart 2025 tarihinde ilettim ve bugüne kadarda bir yanıt veya teyit alamadım. Sunulan bilgide eksik olan kısmı tamamlamak isterim. Sağlık ve Tarım eğitimlerinde yapılacak bu reformda dijitalleşme kadar önemli biyoteknolojinin vurgulanmamış olması büyük eksikliktir. Umarım kurulan komisyon hazırlanacak raporu bizlerle paylaşır ve bizlerde ülkemizin ve özellikle bu konuda eğitim alacak gençlerin geleceklerine katkıda bulunuruz.

Bu konudaki diğer bir girişimimde ayni konuyu  Çukurova Üniversitesi Zirat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Koluman’a    ayni tarihlerde    elden taktim etmiş ve kendilerine bu konuda bilgi vermiş olmamdır. Fakültemde de   yapılanlar hakkında bir bilgim olmamıştır.

HAZIRLADIĞIM RAPOR

Türkiye Tarım Lisans Eğitimi Reformu ve Yapılandırma Önerileri

 

AMAÇ: Bu rapor, multidisipliner ve ilgili Kurumlar ile iş birliği, bölgesel odaklanma ve genç liderlik vurgusuyla Türkiye tarım eğitiminin küresel rekabet gücünü artırmayı ve yeniden 21. Yüzyıl ihtiyaçlarına göre tekrar yenilenmesini hedeflemektedir. Ama esas nedenin 21.  yüzyıl isminin biyoteknoloji ve yazılım teknolojileri olduğunu belirtmemiz gerekir. Müfredat oluşturulurken bu 2 önemli konuyu oluşturan bilim dallarının ders müfredatında mutlaka yeri olacaktır. Unutmayalım, yeşil devrimden beri tarımsal canlıyı hücre ve moleküller düzeyinde ele alarak onları insan çıkarı doğrultusunda fizyolojik bazda tekrar dizayn etmemiz gereklidir. Bu perspektiften bakarak konuyu aşağıdaki şekilde irdeleyebiliriz.


1. Müfredat Tasarımı ve Uzmanlaşma

Tarım eğitimi, biyoloji, mühendislik, teknoloji ve ekonomi gibi multidisipliner alanları kapsadığından, tek bir alan içinde tasarlanması mümkün değildir. Bunun yerine, alanlar arası işbirliği ile uzmanlaşmış komisyonlar oluşturulmalıdır.

Öneriler:

Ziraat Mühendisliği, temel bilimler ve mühendislik dersleri ile desteklenmeli, ancak belirli alanlar lisansüstü uzmanlığa bırakılmalıdır.

Yeni Uzmanlık Dalları:

Bitki Biyoteknolojisi ve Genetik Mühendisliği (Biyoloji/Temel Mühendislik ağırlıklı),

Akıllı Tarım Sistemleri (Veri Bilimi, nesnelerin interneti Elektronik tabanlı),

Sürdürülebilir Tarım

Ekosistemleri (Çevre Mühendisliği ve Ekoloji entegrasyonlu).

Temel Mühendislik Dersleri (makine, inşaat) ilgili fakültelerde alınmalı; tarımsal ekonomi için ekonomi-işletme fakülteleri ile ortak programlar geliştirilmelidir.


2. Merkezî Yapılanma: Çukurova Üniversitesi

Çukurova Üniversitesi, 20.000 dekar arazi, subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi, kapatılan TÜBİTAK-Çukurova İleri Tarım Teknolojileri Araştırma ve Geliştirme Enstitüsünün tekrar açılması  ve uluslararası akademik kadrosuyla pilot üniversite olmaya uygundur. Ancak, bölgesel ihtiyaçlar göz önüne alınarak:

"Hub-and-Spoke" Modeli: Çukurova, Ankara ve Ege Üniversiteleri’ni merkez alan, diğer 33 fakülteyi bölgesel ihtisaslaşmaya yönlendiren bir ağ kurulabilir.

Örnek: Çukurova (Akdeniz tarımı), Ankara (Kuru tarım ve politika), Ege (Organik tarım ve ihracat odaklı).


3. Pilot Uygulama ve Müfredat Yaygınlaştırma

Pilot Fakülteler: Çukurova Üniversitesi (altyapı avantajı) ve Ankara Üniversitesi (kurumsal deneyim) ile başlanmalıdır.

21. Yüzyıl Becerileri: Dijital tarım, biyoteknoloji, dron teknolojileri ve agro-ekonomi dersleri pilotlarda test edilmeli; başarılı olanlar TÜBİTAK-YÖK iş birliği ile diğer fakültelere adapte edilmelidir.

Biyoteknoloji, yapay zekâ, IoT ve veri bilimi gibi alanların müfredata entegre edilmesi, tarım eğitimini küresel trendlerle uyumlu hale getirecek kritik bir adımdır. Özellikle "Akıllı Tarım Sistemleri" ve "Tarım Yazılım Mühendisliği" gibi bölüm önerileri, sektörün dijital dönüşümüne doğrudan katkı sağlayabilir.


4. Bölümlerin Yeniden Yapılandırılması

Mevcut 10 Bölümün İrdelenmesi:

Tarım Makineleri ve Tarımsal Yapılar bölümleri, Makine/İnşaat Mühendisliği fakülteleri ile birleştirilmeli; ziraat fakültesi "uygulama" derslerini üstlenmelidir.

Bitki Koruma: Lisans düzeyinde "Bahçe/Tarla Bitkileri" içinde temel dersler verilmeli; uzmanlık yüksek lisansla sağlanmalıdır.

Tarımsal Ekonomi: İktisat/İşletme fakülteleri ile çift anadal programları teşvik edilmelidir.


5. Uygulama Çiftlikleri ve Araştırma Merkezlerinin Etkin Kullanımı

Çukurova Üniversitesi Çiftliği:

Öğrencilerin 4 yıl boyunca proje bazlı staj yapacağı "Yaşayan Laboratuvar" modeline dönüştürülmelidir.

Subtropik Meyveler Araştırma ve uygulama Merkezi, öğrenci projeleri ve startup’lara açılmalı; TÜBİTAK’ın 1998 yılında kurduğu Çukurova İleri Tarım Teknolojileri ve uygulama Enstitüsü tekrar yeniden canlandırılmalıdır.


6. 21. Yüzyıl Teknolojilerine Adaptasyon

Zorunlu Dersler:

Biyoteknolojiye Giriş,

Tarımda Yapay Zekâ Uygulamaları,

Beslenme, biyotik ve abiyotik streslere karşı kullanılabilecek Mikrobiyom çalışmalar bitki koruma, toprak ve bitki besleme bölümleri ile başlatılmalı.

Dijital Tarım Ekosistemleri.

Yeni Bölümler:

Tarım Yazılım Mühendisliği (Bilgisayar Mühendisliği ile ortak),

İklim Dostu Tarım Sistemleri.


7. Akademik ve Politik Öneriler

Genç Liderlik: Yeni kurulacak bölüm/enstitü ve laboratuvarlar  başkanlıklarına 45 yaş altı, uluslararası deneyimli akademisyenler getirilmelidir.

Yaşlı Akademisyenler İçin: Dijital dönüşüm ve biyoteknoloji odaklı hizmet içi eğitimler zorunlu tutulmalı.

Ulusal Bilim Politikası: TÜBA, TÜBİTAK ve YÖK tarafından "Tarım 4.0" hedefli 10 yıllık yol haritası hazırlanmalı; ithalat bağımlılığını kıracak AR-GE projeleri (tohum, tarım robotları) önceliklendirilmelidir.

İlgili Kurumlar ile iş birliği: Uygulamalı ve multidisipliner yapıya sahip tarım lisans ve yüksek lisans eğitiminde ilgili Bakanlık başta olmak üzere bölge ve ülke lider üreticilerin ve bunları temsil eden birliklerin konunun planlanması ve uygulamaların programlanması çalışmalarına katılmaları sağlanmalıdır. Sayılan kurum ve kişilerin bu raporun planlanması ve uygulanması aşamalarında temsil edilmeleri planlanan eğitim formasyonunun eksiksiz olmasını ve üniversiteyi yüklediği eğitimde çağdaş olmasına vesile olacaktır.

Tarımın önemini vurgulayan kamu spotları, belgeseller ve sosyal medya kampanyaları ile gençlerin tarım sektörüne ilgisi artırılmalı. "Tarım Liderleri" programları ile başarılı öğrencilere burs ve mentorluk sağlanmalı: 

Reformun finansmanı için AB Horizon, Dünya Bankası gibi uluslararası fonlara başvurulmalı. Pilot uygulamaların başarısı, somut çıktılarla (patent sayısı, startup başarı hikayeleri) ölçülerek bütçe desteği sürekli hale getirilmeli.

Yeni açılacak bölümlerde (Tarım Yazılım Mühendisliği) öğretim üyesi açığını kapatmak için TÜBİTAK destekli "yurtdışı yetenek programları" başlatılmalı. Ayrıca, sektörden uzmanlar yurtiçi veya dışı part-time eğitmen olarak getirilmelidir.

Müfredat tasarımına tarım teknolojisi firmaları (örneğin, drone üreticileri, tohum şirketleri) dahil edilmelidir. Staj ve mezuniyet projeleri, şirketlerle ortak yürütülerek istihdam odaklı eğitim verilmelidir.

Hub üniversiteler arasında dijital platformlar (ortak ders havuzu, sanal laboratuvarlar) kurularak kaynak paylaşımı artırılmalı. Öğrenci ve akademisyen değişim programları ile bölgeler arası bilgi akışı sağlanmalı.

Temel müfredatta biyoteknoloji ve dijital tarımın lisans düzeyinde daha fazla yer alması sağlanmalı. Uzmanlık için lisansüstüne odaklanırken, lisans öğrencilerine bu alanlarda temel beceriler kazandırılmalı (örneğin, Python ile veri analizi, temel genetik modüller).

 

 


Sonuç ve Çağrı

Türkiye, Atatürk’ün başlattığı "bilimsel tarım" vizyonuna dönmeli, genç nesilleri teknoloji okuryazarı ve sürdürülebilir tarım liderleri olarak yetiştirmelidir. Çukurova Üniversitesi’nin altyapısı ve bölgesel avantajları bu reformun lokomotifi olabilir. Acil adım: YÖK bünyesinde Tarım Eğitimi Reform Komisyonu kurulması olmalıdır. Konunun bilimsel izlenmesi ve devlet planlama hedeflerine paralelliği için gereklidir.

Rapor, Türkiye'nin tarım eğitimini modernize etmek için sağlam bir yol haritası sunmaktadır. Ancak, uygulama aşamasında disiplinlerarası koordinasyon, finansman sürdürülebilirliği ve toplumsal katılım kritik önem taşıyor. Önerilen "Tarım Eğitimi Reform Komisyonu’nun acilen kurulması ve paydaşların (üniversiteler, TÜBİTAK, Bakanlıklar, Özel sektör) aktif katılımı, sürecin başarısını belirleyecektir. Bu reform, yalnızca eğitimle sınırlı kalmayıp Türkiye'nin tarım politikalarını da dönüştürebilir.

 

Hazırlayan Prof. Dr. Ahmet Çınar

Tarih: 20 Şubat 2025

 

 

 

 

 

Etiketler: