25 Ocak 2023 Çarşamba

CANLIYA HÜKMETME BİLGİ VE BECERISI “BİYOTEKNOLOJİ

 

 

CANLIYA HÜKMETME BİLGİ VE BECERISI

“BİYOTEKNOLOJİ”




 

Konuya girmeden sizlere bir soru yöneltmek istiyorum. Kovid epidemisi esnasında virüsler üzerine gerek bilim kurulu, gerekse sözlü ve yazılı medyadan oldukça fazla bİlgi aldık. Ancak benim öğrenmek istediğim mRNA aşısını duyduğunuzda, konunun tekniği sizlere yabancı mıydı, yoksa bu aşı tekniğini nükleik asit ve protein kimyası bilgileriniz ile yanıtlayabildiniz mi? Bugün tarımın evirildiği yeni dönemde biyoteknolojinin çok önemli olacağını 21. Asrın gereğidir. Artık içinde bulunduğumuz bilgi çağında bu temel bilgilere sahip olmayan ziraat mühendislerinin, Veterinerlerin, Gıda mühendislerinin, Doktorların mesleklerini temel biyoloji bilgileri olmadan uygulamaları birkaç on yıl içinde pek mümkün olmayacaktır. O zaman biyoteknolojiyi şöyle ifade edebiliriz.  Biyoloji + Teknoloji BİYOTEKNOLOJİ nin kısaca açıklanmasıdır. Konuyu daha anlaşılır hale getirmek için makalenin başlığı olan BİYOLOJİ nedir, kısaca bu konuyu özetleyelim.

 

Biyoloji, ekolojiden moleküler biyolojiye kadar yayılan bilim dallarını bünyesinde toplayan ve hayatı konu alan bir bilimdir. Biyologlar yaşayan organizmaların yapısı, işlevleri, gelişmeleri, orijinleri, evrimini ve dağılımlarını inceler. Bugün bu bilgilere ek olarak, onları amaçları doğrultusunda tekrar genetik olarak düzenlemektedirler. Biyoloji şemsiyesi altında her biri kendi alanında özgün en az 9 çalışma alanı bulunmaktadır. Biyolojinin kapsadığı bilim dalları özet olarak aşağıda verilmiştir: 

1.   Biyokimya, yaşamın yapı taşları olan maddeleri inceler, 

2.   Botanik, tarım dahil bitki bilimidir, 

3.   Hücre Biyolojisi, yaşayan varlıkların temel hücre birimlerini inceler, 

4.   Ekoloji, organizmaların çevre ile ilişkisini konu alır, 

5.   Evrim biyolojisi, zaman içinde yaşam çeşitliliğinin kökeni ve değişimleri üzerinde çalışır, 

6.   Genetik, kalıtımı konu alır, 

7.   Moleküler biyoloji, biyolojik molekülleri inceler, 

8.   Fizyoloji, organizmalar ve onun parçalarının işlevlerini inceler, 

9.   Zooloji, hayvan davranışları dahil, hayvanları inceler.

 

Şüphesiz içinizde biyokimya dersi olanlarınız vardır umarım. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesinin bazı bölümleri biyokimya dersini kuruluştan beri almaktadır. İşte yukarıda sorduğum sorunun yanıtı o dersimizde vardı.

O zamandan 1990 lı yıllarda yüksek lisansta kendi öğrencilerim ve diğer bölümlerden katılanlarla bu konuyu İngiltere’de yeni yayımlanmış “Moleküler Biyoloji” isimli bir kitaptan ve müfredatta olmayan bir ders olarak vermiştim. Böylece canlılarda önemli rolleri olan makromolekülleri ve bunların sentez yollarını öğrenmiştik.

Bunlar benim kendi çalışma gurubumda uyguladığım bir eğitim programı olup, biz bunları daha 20. Yüzyılın sonlarında gerçekleştirmiştik. Bunları neden anlattım? Çünkü artık mesleğimiz bugünün tarımını anlamak için bu bilgiler ile donanmayı zorunlu kılmaktadır. Zaten başaramazsak, Agronomist değil, ancak tarım tekniklerini uygulayan teknisyenler oluruz.

Konuyu anlaşılır hale getirmek için ufak bir ekleme daha yapmak isterim. Vereceğim bilgilerin sizler için de pek yabancı olmadığına inanıyorum. Ancak tarım eğitiminde oluşturmak zorunda olduğumuz ders düzeni ve içeriklerini ve diğer biyolojik tabanlı mesleklerle olan bilgi ortaklığımızı anlatmak için de şimdi sunacağım bilgilerin gerekli ve yararlı olduğuna inanıyorum.

İster tek hücreli ister çok hücreli organizma olsun, hepimizdeki metabolizma yolları aynıdır. Buna ilave olarak genleri oluşturan 4 farklı nükleotid  tüm canlılarda aynıdır. Genlerimizi oluşturan kodlar aynıdır. Ayrıca besin maddelerinden bünyelerimizde ürettiğimiz enerji formu (ATP) aynıdır. Hayranlıkla öğrendiğim ve birazda kutsallığı aradığım bu sistem birlikteliğinin anlaşılması biyoloji ile mümkün olmuştur. Yaşadığımız bu çağda insanoğlunun ulaştığı bilgi derinliği ve kısa sürede “Canlı Mühendisliği” tekniklerini ulaşmada yarattığı gelişme, organik yapılı biz tüm canlıları akraba haline getirmiştir. Başlangıçta arzu edilen genlerin istenen canlıya aktarılması, en gelişmiş haliyle Mendel yasaları içinde yapılabilirdi. Ama çok önemli bir bariyer vardı. Canlılar arasında genlerin taşınmasında verici ve alıcının seksüel uyumluluğu koşulu vardı. Ama genetik mühendisliği ile insanoğlu bu bariyeri aşarak, istenen karakteri istenen canlıdan alarak istenen canlıya taşıma becerisini sağladı. İnsanoğlu, korkarım bu bilgi yükünü taşıyamayacağı ölçüde canlı planlama ve yaratma yolunda hızla ilerlemektedir. Atom enerjisini daha 20. Yüzyılın başında beceremeyen bizler, bunu insan refahının artırılması yolunda değil, onu savaşta kitle ölüm aracına çevirerek, düşüncesizce kullandık. Şimdi sıra genetikte kazandığımız ve gün geçtikçe üstel olarak hızla gelişen biyoteknolojide biyoloji materyalleri kullanarak insanlık için neler yapabileceğimizi göreceğiz.

 Genetik biliminde ulaşılan gelişme ve yakın gelecekte ulaşacağı aşama içinde bu gelişmeleri düşündüğümüzde, olanaksız gibi gelse de, gelecekte bizleri oluşturacak genleri atalarım yanında, bir laboratuarda beni tekrar revize edecek bir canlı mühendisinin planlamasından ve çalışmasından da alabileceğim. Kendimden örneği çarpıcı olmak amacıyla verdim. Doğrusu ben yerine tüm canlılardır. O mühendis beni ve tüm canlıları o toplumun çıkarı veya yaşayacağım ortamın koşullarına uyum doğrultusunda planlayacak ve yaşama geçirecektir. Bu amaçla olmasa da şimdiden gen bankaları kurulmuş durumda. Artık ülkelerin sermayesi bu gen bankaları olacaktır. Bu şekilde düşündüğümüzde de bugün insanoğlunun birçok değeri, hatta üzerinde tartışma dahi yapamayacağı dogmaları bu gelişmelerle çelişkiye düşecektir. Bugün genetik biliminde ulaşılan bilgileri algılamaktan yoksun büyük dünya nüfusu, acaba bu gelişmelerin kaynağını ne şekilde algılayacak ve yorumlayacaktır? 

Neden böyle düşünüyorum? Belki, canlıya daima hücre ve moleküller düzeyinde bakmam, canlı mühendisliğinin inanılmaz gelişmesi, ayrıca son yirminci yüzyılda başlayan dünyanın önlenemez nüfus artışı ve doğanın inanılmaz tahribatının yakın zamanda gerçekleştireceği felakete inanmam ve insanoğlunun son asırda bilimdeki inanılmaz buluşları ve maratonu, bunun nedeni olabilir. İnsanoğlunun bir taraftan aşırı çoğalması ve bilinçsiz tüketim iştahı ile bir yılda doğaya 10 yılda verebileceği tahribatı yapması, dünyamızda dengelerin düzelemeyecek şekilde bozulması sonucu yaşanacak felaketler, dünya nüfusunu olumsuz etkileyecek ve dünya dengelerinin bozulduğu ortama, ancak genetiği değiştirilmiş bireylerin uyum sağlayabileceği gerçeğimdir. 

Biyoteknoloji ve bilişim teknolojilerindeki gelişme, insanın fiziki gücüne pek ihtiyaç duymayacaktır. Olaya böyle baktığımızda bu bilgi becerilerine ulaşamayan, yalnızca kas gücüne sahip toplulukların geleceği tartışılır hale gelecektir. Zaten tartışılmaktadır.

Tekrar konumuza dönerek, kısa bir zaman dilimi içinde biyolojide ulaşılan bu bilgi ve beceriyle, İnsanoğlunu dünyada aç kalma olasılığı yoktur. Ancak bugün 8 milyar olan insan nüfusu, ekolojiyi ve yaşamı gittikçe geriye dönülmez şekilde zarar veren önemli etkenlerden biridir. Korkarım gerçekte dünya ekolojisine onarılmaz ölçüde zarar veren, ancak ne yazık ki anlatmaya çalıştığım bu büyük güce sahip sözde gelişmiş ülkelerin, korkulanı yapma olasılığı oldukça faikladır.

Eğer iklim krizinde korktuğumuz tablo oluşur ve tarım bundan olumsuz etkilenirse kıtlık ve açlığın olmayacağı, bu gıda boşluğunu “Sentetik Biyoloji” dolduracak potansiyele sahip olacaktır. Ancak bu teknolojilere ulaşmış gelişmiş ülkeler bu şekilde gıdaya ulaşabilecektir.


 

 

 

 

Etiketler: , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa