BİLİM
VE TEKNOLOJİ ÇAĞINDA GELECEĞİMİZ
Geçmiş son otuz yılda
yaşamımızdaki değişimleri bir düşünelim. İnternet dediğimiz olay hayatımıza
girerek yaşam konforumuzu inanılmaz hızla arttırdı. Dikkat edin Rusya Ukrayna
savaşının tüm detaylarını evimizdeki koltuğumuzda kahvelerimizi yudumlarken en
ince detayına kadar izleyebiliyoruz. Tüm yaşamı tehdit eden ilacı olmayan
virotik bir hastalıkla kısa sürede laboratuvarlarda geliştirilen biyoteknolojik
aşılarla savaşabiliyoruz. Tıp ve tarım geleneğin dışına taşınarak akıllı
uygulamalara geçtiler. Elimize internet yüklü telefonlar ile bizlere yalnızca
hayatın tatlı yüzünü göstererek, dostlarınızla bile konuşamayacağınız size ait
bilgileri topladılar. Bu kısa girişten sonra Bilim ve Teknoloji asrı olarak
adlandırılan 21. Yüzyılın bize hazırladığı hayata bir göz atalım.
Günümüz küresel dünyası,
kişisel davranışlarımız ve endişelerimiz üzerinde eşi benzeri görülmemiş bir
baskı yaratıyor. Çünkü tüm aktivitelerimiz, düşüncelerimiz, zevklerimiz,
beğenilerimiz, nefretlerimizi, duygusal hayatımız gibi bize ait olan bilgiler, bilgisizliğimiz,
meraklarımız, ilgisizliğimiz nedeniyle istemimiz dışında Bilgi teknoloji lordları
tarafından izlenmekte, bizleri yönetmek için algoritmalar hazırlanarak tekrar
bize sunulmaktadır. Bugünkü yaşam şeklimizde bundan kaçış maalesef yoktur.
Medya kullanımımız, ne yediğimiz, alışveriş tutkularımız, siyasal
davranışlarımız, sevgi ve aşklarımız, mesajlarımız, fotoğraflarımız ve
benzerleri gibi gönüllü yaptığımız tüm eylemler artık izlenmekte ve gücü
ellerinde bulunduranlar tarafından kullanılmaktadır. Örneğin siyasal
düşüncelerimiz, sağlığımız, aile yapımız, mali durumumuz, hatta duygusal
yapımız irdelenerek bunlara uygun algoritmalar ile büyük gücün emirlerine
uygun davranmaktayız. Ama bunun yanında adı geçen büyük güçlerinde yaptığı
hatalar ortaya çıkmaktadır.
Demokratik siyaset, insan
hakları ve serbest piyasaya dayalı kapitalizm tüm dünyayı ele
geçirmeye namzet gibiydi. Ama
alışılageldiği üzere tarih beklenmedik bir şekilde çark etti. Ve faşizmle
komünizmin çöküşünün ardından
liberalizmde çıkmaza girdi.
Öyleyse nereye doğru gidiyoruz?
Bu soru özellikle vahim. Çünkü
tam da bilişim teknolojileri ile biyoteknolojinin yarattığı ikili
devrim bizi türümüzün şimdiye dek karşı karşıya kalmadığı büyüklükte
zorluklarla yüzleştirirken, liberalizm itibar kaybetmektedir.
Biyoteknoloji ve bilgi teknolojilerinin kaynaşması kısa süre sonra
milyonlarca insanı İş dünyasının dışına itebilir, böylece demokratik ögelerin
temel taşları olan özgürlük ve eşitliği sarsabilir. Büyük veri algoritmaları
sayesinde iktidar tümüyle bir avuç Seçkinin eline
geçerek, toplumlar istismar edilebilir. Nitekim
bunun ilk adımları hızla hayatımızda hissedilmeye ve dünya gündeminde
tartışılmaya başlanmıştır. Çok
daha kötüsü akıllı zekanın insan zekasını alt edecek düzeye gelerek,
insanoğlunun gereksiz konuma düşmesine neden olacak dijital diktatörlükler
ortaya çıkabilir. Bu olasılık gün geçtikçe
güçlenmekte ve endişelerin artmasına neden olmaktadır. Üzülerek belirtmeliyim
ki, bahsedilen endişeler genelde bu teknolojileri yaratan gelişmiş ülkelerde gündem
oluşturmaktadır.
Etiketler: 21.YüzyılGeleceğimiz, Bilim ve teknoloji çağı