26 Mayıs 2025 Pazartesi

BİTKİ KORUMADA FARMAKOLOJİ: BİTKİSEL ÜRETİMİN YENİ NESİL KALKANI


Bitki Korumada Farmakoloji: Bitkisel Üretimin Yeni Nesil Kalkanı

Bitkisel üretimde karşılaşılan hastalık, zararlı ve yabancı ot sorunlarıyla mücadele, modern tarımın temelini oluşturur. Bu mücadelenin en önemli araçlarından biri olan pestisitler, bitki büyüme düzenleyicileri ve biyostimulantlar gibi diğer kimyasal/biyolojik ajanlar, aslında bitki sistemleri ve hedef organizmalar üzerinde farmakolojik etkiler gösterir. Bitki Koruma Bölümleri için bu konulara hakimiyet, sadece verimlilik değil, aynı zamanda gıda güvenliği ve çevresel sürdürülebilirlik açısından hayati öneme sahiptir.

Veteriner farmakolojisi gibi alanlar tarım farmakolojisinin geniş bir dalı olsa da, Bitki Koruma Bölümleri'nin önceliği, bitkisel üretimde kullanılan zirai mücadele ilaçlarının (pestisitler) ve diğer bitki etkileşimli maddelerin farmakolojik boyutunu derinlemesine kavramaktır.


Lisans Eğitiminde Bitki Korumada Farmakoloji: Temel ve Stratejik Yaklaşım

Lisans düzeyinde, Bitki Koruma Bölümü öğrencilerine, pestisitlerin ve ilgili bitki etkileşimli maddelerin temel farmakolojik prensipleri sağlam bir şekilde öğretilmelidir. Amaç, geleceğin ziraat mühendislerinin yalnızca "ne kullanacağını" değil, aynı zamanda "nasıl etki ettiğini, neden ve niçin kullanacağını" anlamalarını sağlamaktır.

  • Pestisitlerin Etki Mekanizmaları:
    • Kimyasal Pestisitler: Herbisitler, insektisitler, fungisitler gibi kimyasal pestisit gruplarının hedef organizma (zararlı, hastalık etmeni, yabancı ot) üzerindeki moleküler etki mekanizmaları detaylıca öğretilmelidir. Örneğin, bir insektisitin sinir sistemini nasıl etkilediği veya bir herbisitin fotosentezi nasıl inhibe ettiği.
    • SelektifToksisite: Hedef organizma ile hedef dışı organizma (bitki, insan, yararlı böcek) arasındaki toksisite farklarının farmakolojik nedenleri ve bu farkın ilaç geliştirmedeki önemi.
    • Direnç Mekanizmaları: Pestisitlere karşı gelişen direncin biyokimyasal ve genetik temelleri (enzimatikdetoksifikasyon, hedef bölgesinde değişiklikler vb.) ve bu direncin farmakolojik yaklaşımlarla nasıl yönetileceği.
  • Pestisit Farmakokinetiği (Bitkisel Üretim Bağlamında):
    • Bitki İçindeki Hareket: Pestisitlerin bitki yüzeyinden emilimi, bitki içinde taşınımı (sistemik hareket), metabolizması ve depolanması.
    • Toprak ve Su İçindeki Kader: Pestisitlerin toprakta ve suda parçalanması (biyolojik ve kimyasal bozunma), hareketliliği ve kalıcılığı. Bu bilginin uygulama zamanı ve dozajı üzerindeki etkisi.
  • Ekotoksikolojiye Giriş (Bitkisel Sistemler Odaklı):
    • Pestisitlerin yararlı böcekler (polinatörler, doğal düşmanlar), toprak mikroorganizmaları ve su ekosistemleri üzerindeki etkileri.
    • Biyoakümülasyon ve biyomagnifikasyon kavramlarına giriş.
  • Gıda Güvenliği ve Kalıntı Farmakolojisi:
    • Bitkisel ürünlerdeki pestisit kalıntılarının oluşumu, analizi ve yasal limitler (MRL'ler).
    • Kalıntıların insan sağlığı üzerindeki potansiyel etkileri ve gıda güvenliğindeki önemi.
  • Biyopestisitler ve Mikrobiyomlar:
    • Biyopestisitlerin Etki Mekanizmaları: Bitkisel üretimde kullanılan biyolojik kökenli pestisitlerin (bakteri, mantar, virüs bazlı) hedef zararlı/hastalık üzerinde nasıl etki gösterdiği. Kimyasal pestisitlerden farmakolojik farklılıkları.
    • Bitki Mikrobiyomu Etkileşimleri: Bitki kök ve yüzeyindeki mikroorganizma topluluklarının (mikrobiyom) bitki sağlığı, besin alımı ve patojenlere karşı direnç üzerindeki etkileri ve farmakolojik yönleri.

Lisans düzeyinde bu konular, Bitki Koruma Bölümü'nün temel dersleri (Pestisit Bilgisi ve Kullanımı, Zirai Toksikoloji, Entegre Zararlı Yönetimi) içinde modüler olarak veya "Bitki Korumada Farmakolojiye Giriş" gibi ayrı bir zorunlu/seçmeli ders olarak ele alınabilir. Laboratuvar uygulamalarıyla teorik bilgi desteklenmelidir (örneğin, basit kalıntı analizleri, hedef organizma üzerinde etki testi).


Yüksek Lisans Eğitiminde Bitki Korumada Farmakoloji: Uzmanlaşma ve Yeni Gelişmeler

Yüksek lisans düzeyi, bitkisel üretimde tarımsal farmakolojinin derinlemesine araştırıldığı ve uzmanlık kazanıldığı seviye olmalıdır. Bu aşamada, yeni teknolojiler ve çevresel kaygılar ışığında müfredat yeniden yapılandırılmalıdır.

  • İleri Düzey Pestisit Farmakolojisi ve Toksikolojisi:
    • Yeni nesil pestisitlerin (örneğin RNAi bazlı, CRISPR-Cas uygulamaları) moleküler hedefleri ve etki mekanizmaları.
    • Pestisit direncinin moleküler ve genetik temelleri üzerine derinlemesine araştırmalar.
    • Pestisitlerin hedef dışı türler (örneğin, polinatörler) üzerindeki subletal (ölümcül olmayan) etkileri ve ekotoksikolojik risk değerlendirmesi.
  • Biyopestisitlerin ve Mikrobiyomların İleri Düzey Farmakolojisi:
    • Biyopestisit Geliştirme: Yeni biyopestisit adaylarının izolasyonu, karakterizasyonu ve farmakolojik etki mekanizmalarının detaylı incelenmesi.
    • Bitki-Mikrobiyom Etkileşimleri: Bitki mikrobiyomunun (kök, rizosfer, endofitik) bitki metabolizması, bağışıklık sistemi ve patojenlere karşı direnç üzerindeki etkilerinin farmakolojik ve biyokimyasal açıdan incelenmesi. Mikrobiyal gübreler ve biyo-stimulantların etki prensipleri.
    • Mikrobiyom manipülasyonu yoluyla bitki sağlığı ve verimliliğinin artırılmasına yönelik araştırmalar.
  • Hassas Tarım ve Akıllı Uygulama Teknolojileri:
    • Pestisitlerin ve gübrelerin hassas tarım teknikleriyle (sensörler, dronlar, yapay zeka) hedefli ve minimize edilmiş uygulamaları. Bu sayede ilaç ve gübre israfının önlenmesi ve çevresel etkinin azaltılması.
    • Formülasyon teknolojileri ve nanopestisitlerin bitki üzerindeki davranışı.
  • Pestisit Kalıntı Analizleri ve Risk Yönetimi:
    • İleri düzey kalıntı analiz teknikleri (GC-MS, LC-MS/MS vb.) ve laboratuvar uygulamaları.
    • Kalıntıların risk değerlendirmesi modelleri, maruz kalma senaryoları ve yönetmeliklerin yorumlanması.
  • Mevzuat ve Etik:
    • Pestisit ruhsatlandırma süreçleri, ulusal ve uluslararası mevzuat (FAO, WHO, EFSA) ve etik sorumluluklar üzerine detaylı çalışmalar.

Çift Anadal (Yandal) ve Mesleki Yeterlilik İlişkisi:

Çift Anadal (Yandal) uygulaması ile Bitki Koruma Bölümü öğrencilerine "Tarımsal Farmakoloji" veya "Bitkisel Üretimde Kimyasal Yönetimi" gibi bir yandalimkanı sunulması, mezunların bu alandaki uzmanlığını resmileştirecektir.

Pestisit Bayiliği Ruhsatı İlişkisi: Kesinlikle katılıyorum. Eğer bu yandal programı veya Bitki Koruma Bölümü'nün ilgili dersleri, bitkisel üretimde tarımsal farmakolojiyi bu derinlikte öğretiyorsa, tarımsal ilaç bayi işletme ruhsatının alınmasında Bitki Koruma Bölümü mezuniyeti (veya ilgili yandalı tamamlama) ana ölçüt olmalıdır. Diğer ziraat mühendisliği bölümlerinden mezun olanların pestisit satışı yapabilmesi için, Bitki Koruma Bölümü'nün açacağı özel bir sertifikasyon programını başarıyla tamamlamaları ve ilgili farmakoloji/toksikoloji sınavlarından geçmeleri zorunlu hale getirilmelidir. Bu, mesleki sorumluluğu artıracak ve halk sağlığı ile çevre güvenliğini güvence altına alacaktır.

Bu yaklaşım, Türkiye'deki ziraat eğitimini hem güncel bilimsel gelişmelere hem de uluslararası standartlara yaklaştırırken, aynı zamanda tarım sektöründeki önemli bir mesleki boşluğu dolduracaktır.

 

Etiketler: , ,

12 Mayıs 2025 Pazartesi

CEHENNEM BUZ TUTSA ADANA YİNE SICAKTIR

 Adana sıcağıyla ilgili söylenmiş onlarca söz var ama “Cehennem buz tutsa Adana sıcak olur” bunların en neti. Çünkü doğru. Abartı mı? Yok, bizzat yaşadım. 1970 Ağustos'unda ilk defa Adana'ya geldik. Bir gece kaldık, sabahı zor ettik. Sıcaktan kavrulduk., Varan otobüsüne binip Ankara’ya dönerken Tarsus’ta içerdeki sıcaklıktan eşim Özden bayıldı. Adana bize hoş geldin demedi; bildiğin yaktı!

Ama kader ağlarını örmüş bir kere. Kısa süre sonra yine Adana’daydık, bu sefer temelli. Klima mı? Vardı evet, katalogda vardı. Ama bizim evde ve işyerlerimizde yoktu. İlk birkaç yılımız klimasız geçti. Evde terledik, işte piştik. Ama zamanla bu sıcağa da alıştık. Hem öyle böyle değil, onu yaşanır hale bile getirdik. 50 yıl sonra hâlâ “Nerelisin?” diye soran olursa, düşünmeden “Adana” diyorum.
Adana sıcağına karşı halkın geliştirdiği bazı savunma mekanizmaları var. Mesela “güneşe ateş etmek” deyimi. Bazıları bunu deyim olarak değil, doğrudan eylem olarak kullanıyor. Gerçekten. Güneşe sıkıyorlar. Ne yapsın adam? Gölgeyi geçtik, nefes almak yakıyor.
Ama sıcaklık bir yana, Adana Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biridir. Adana deyince akla sadece kebap gelmesin. Gelirse de gelsin ama yanında Seyhan Nehri’ni, baraj gölünü, yeşilliğini, portakal çiçeklerini de getirsin. Çünkü bu şehir tamamen yeşildir. Turunç ağaçlarının kokusu baharda insanı sarhoş eder. Son yıllarda yapılan Portakal Çiçeği Karnavalıbu kokuyu bir kutlamaya dönüştürdü.
Eskiden pamuğun egemen olduğu ovada artık narenciye başrolde. Üstelik dünya standartlarında. Yani sıcak tamam, ama bereketi de var bu toprağın.
Kışları mı? Bak o da ayrı sürpriz. Torosların poyrazı bir esiyor, İzmir’i aratmaz. Adana'nın yazı kavurur, kışı üşütür. Bu şehirde termal şok yersin ama alışınca bırakamazsın.
1970’lerde Adana biraz bakımsızdı ama zamanla bulvarlar açıldı, Seyhan’ın çevresi peyzajla güzelleşti. Bugün her yer ışıl ışıl. Fakat bir sorun hâlâ çözülemedi: metro. Maalesef trafik artıyor ama metroyu hâlâ arıyoruz. Adanalılar ise genelde müstakil, betonarme evlerde yaşıyor. Yazın da çatıya çıkar, oraya yatak kurar, cibinlik açar. Geceleri serin mi? Yok canım. Yine sıcak ama evin içinden iyi. Tek sıkıntı: gece düşersen sabah hastanedeyiz. Ortopedi klasiği oldu bu şehirde.
Evlerde artık herkesin kliması var ama bu da başka bir bela. İnsan klimaya alışınca dışarı çıkmak istemiyor. 24 saat kapalı devre klima sistemiyle yaşayan bir şehir olduk. Geceleri bile klimayla uyunuyor. Bu kadar sıcağa rağmen kebapçılar hâlâ tıka basa dolu. Ama dürüst olayım: o eski kebapların tadı yok artık. En iyi kebapçılar bile kıymadan kebap yapıyor, içim yanıyor.
Seyhan Baraj Gölü ise bambaşka bir dünya. Bizim için hem doğa, hem spor, hem huzur demekti. Balık tuttuk, yelken yaptık, sabahları göl üstünde kahvaltı ettik. Ama bilinçsiz avcılıkla balık kalmadı. Neyse ki anılar baki.
Adana sıcak ama sunduklarıyla da doyurucu. Mesela Yumurtalık. İlk yıllarda bizim kaçış yerimizdi. Fakülteden gençlerle akşam gidip sabah işe dönerdik. Deniz, kumsal, balık, çadır... Sivrisinek hariç her şey harikaydı.
Şunu unutmayın: Adana bir düdüklü tencere. Ama içindekine alışınca buharıyla bile mutlu oluyorsun. 30 yaşında geldim, “Burada 60’ı göremem” diyordum. Bugün 86 yaşındayım. Hâlâ buradayım. Gidip gelsem de memleketim Ayvalık, evim Adana.
Ve evet, Adana sıcağı anlatılmaz, yaşanır. Ama ben yine de anlattım. Çünkü bu sıcak şehir, sıcaklığın çok ötesinde bir hayat sunar.

Etiketler:

6 Mayıs 2025 Salı

Türkiye Tarım Lisans Eğitimi Reformu ve Yapılandırma Önerileri

 


261. ÜAK Toplantısı YÖK

261. ÜAK Toplantısı Yükseköğretim Kurulunda gerçekleştirildi. YÖK başkanı Prof. Dr. Erol Özvar 2 Mayıs 2025   tarihinde yapılan toplantıda sağlık ve tarım lisans ve yüksek lisans konularında aşağıdaki  eğitimde dijitalleşme konularını özellikle vurguladı.

“-Sağlıkta ve tarımda dijitalleşme yolunda önemli adımlar atılıyor-

Özvar, üniversitelerde dijitalleşme ve bilişim teknolojileri odaklı anlayışla sağlık eğitimi alanında da dönüşüm gerçekleştirmeyi hedeflediklerini belirterek, “Bu konudaki çalışmalarımızı koordine etmek adına bir çalışma grubu oluşturduk. Yeni önlisans programlarını belirledik ve bunları bu yıl açılmak üzere üniversitelerimize teklif edeceğiz. Lisans programları üzerinde bir süre daha çalışacağız ve önümüzdeki süreçte bunlarla ilgili de gerekli adımları atacağız.” dedi.

Tarım sektöründe de dijital dönüşüm sürecini destekleyecek eğitim modellerinin oluşturulmasını hedeflediklerini dile getiren Özvar, şöyle devam etti:

“Tarım; yapay zekâ, hassas tarım uygulamaları, nesnelerin interneti tabanlı izleme sistemleri ve büyük veri analitiği gibi teknolojilerin hızla entegre edilmesi gereken sektörlerin başında gelmektedir. Tarımda dijital teknolojilere dayalı lisans ve ön lisans programlarının oluşturulmasını, mevcut programların revize edilmesini ve sektörle iş birliklerinin derinleştirilmesini teşvik ederek, ülkemizin tarımsal üretim kapasitesini ve küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz. Yeni ön lisans ve lisans programlarının tekliflerini aldık ve bunlar üzerinde çalışıyoruz. Açılacak programların netleşmesinin ardından üniversitelerimize tekliflerimizi ileteceğiz.”

 

Bu ülkemiz adına geç kalınmış olsa da olumlu bir karar ve girişimdir. Aşağıda detaylarını vereceğim bu konudaki bir raporu 5 Mart 2025 tarihinde ilettim ve bugüne kadarda bir yanıt veya teyit alamadım. Sunulan bilgide eksik olan kısmı tamamlamak isterim. Sağlık ve Tarım eğitimlerinde yapılacak bu reformda dijitalleşme kadar önemli biyoteknolojinin vurgulanmamış olması büyük eksikliktir. Umarım kurulan komisyon hazırlanacak raporu bizlerle paylaşır ve bizlerde ülkemizin ve özellikle bu konuda eğitim alacak gençlerin geleceklerine katkıda bulunuruz.

Bu konudaki diğer bir girişimimde ayni konuyu  Çukurova Üniversitesi Zirat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazan Koluman’a    ayni tarihlerde    elden taktim etmiş ve kendilerine bu konuda bilgi vermiş olmamdır. Fakültemde de   yapılanlar hakkında bir bilgim olmamıştır.

HAZIRLADIĞIM RAPOR

Türkiye Tarım Lisans Eğitimi Reformu ve Yapılandırma Önerileri

 

AMAÇ: Bu rapor, multidisipliner ve ilgili Kurumlar ile iş birliği, bölgesel odaklanma ve genç liderlik vurgusuyla Türkiye tarım eğitiminin küresel rekabet gücünü artırmayı ve yeniden 21. Yüzyıl ihtiyaçlarına göre tekrar yenilenmesini hedeflemektedir. Ama esas nedenin 21.  yüzyıl isminin biyoteknoloji ve yazılım teknolojileri olduğunu belirtmemiz gerekir. Müfredat oluşturulurken bu 2 önemli konuyu oluşturan bilim dallarının ders müfredatında mutlaka yeri olacaktır. Unutmayalım, yeşil devrimden beri tarımsal canlıyı hücre ve moleküller düzeyinde ele alarak onları insan çıkarı doğrultusunda fizyolojik bazda tekrar dizayn etmemiz gereklidir. Bu perspektiften bakarak konuyu aşağıdaki şekilde irdeleyebiliriz.


1. Müfredat Tasarımı ve Uzmanlaşma

Tarım eğitimi, biyoloji, mühendislik, teknoloji ve ekonomi gibi multidisipliner alanları kapsadığından, tek bir alan içinde tasarlanması mümkün değildir. Bunun yerine, alanlar arası işbirliği ile uzmanlaşmış komisyonlar oluşturulmalıdır.

Öneriler:

Ziraat Mühendisliği, temel bilimler ve mühendislik dersleri ile desteklenmeli, ancak belirli alanlar lisansüstü uzmanlığa bırakılmalıdır.

Yeni Uzmanlık Dalları:

Bitki Biyoteknolojisi ve Genetik Mühendisliği (Biyoloji/Temel Mühendislik ağırlıklı),

Akıllı Tarım Sistemleri (Veri Bilimi, nesnelerin interneti Elektronik tabanlı),

Sürdürülebilir Tarım

Ekosistemleri (Çevre Mühendisliği ve Ekoloji entegrasyonlu).

Temel Mühendislik Dersleri (makine, inşaat) ilgili fakültelerde alınmalı; tarımsal ekonomi için ekonomi-işletme fakülteleri ile ortak programlar geliştirilmelidir.


2. Merkezî Yapılanma: Çukurova Üniversitesi

Çukurova Üniversitesi, 20.000 dekar arazi, subtropik Meyveler Araştırma ve Uygulama Merkezi, kapatılan TÜBİTAK-Çukurova İleri Tarım Teknolojileri Araştırma ve Geliştirme Enstitüsünün tekrar açılması  ve uluslararası akademik kadrosuyla pilot üniversite olmaya uygundur. Ancak, bölgesel ihtiyaçlar göz önüne alınarak:

"Hub-and-Spoke" Modeli: Çukurova, Ankara ve Ege Üniversiteleri’ni merkez alan, diğer 33 fakülteyi bölgesel ihtisaslaşmaya yönlendiren bir ağ kurulabilir.

Örnek: Çukurova (Akdeniz tarımı), Ankara (Kuru tarım ve politika), Ege (Organik tarım ve ihracat odaklı).


3. Pilot Uygulama ve Müfredat Yaygınlaştırma

Pilot Fakülteler: Çukurova Üniversitesi (altyapı avantajı) ve Ankara Üniversitesi (kurumsal deneyim) ile başlanmalıdır.

21. Yüzyıl Becerileri: Dijital tarım, biyoteknoloji, dron teknolojileri ve agro-ekonomi dersleri pilotlarda test edilmeli; başarılı olanlar TÜBİTAK-YÖK iş birliği ile diğer fakültelere adapte edilmelidir.

Biyoteknoloji, yapay zekâ, IoT ve veri bilimi gibi alanların müfredata entegre edilmesi, tarım eğitimini küresel trendlerle uyumlu hale getirecek kritik bir adımdır. Özellikle "Akıllı Tarım Sistemleri" ve "Tarım Yazılım Mühendisliği" gibi bölüm önerileri, sektörün dijital dönüşümüne doğrudan katkı sağlayabilir.


4. Bölümlerin Yeniden Yapılandırılması

Mevcut 10 Bölümün İrdelenmesi:

Tarım Makineleri ve Tarımsal Yapılar bölümleri, Makine/İnşaat Mühendisliği fakülteleri ile birleştirilmeli; ziraat fakültesi "uygulama" derslerini üstlenmelidir.

Bitki Koruma: Lisans düzeyinde "Bahçe/Tarla Bitkileri" içinde temel dersler verilmeli; uzmanlık yüksek lisansla sağlanmalıdır.

Tarımsal Ekonomi: İktisat/İşletme fakülteleri ile çift anadal programları teşvik edilmelidir.


5. Uygulama Çiftlikleri ve Araştırma Merkezlerinin Etkin Kullanımı

Çukurova Üniversitesi Çiftliği:

Öğrencilerin 4 yıl boyunca proje bazlı staj yapacağı "Yaşayan Laboratuvar" modeline dönüştürülmelidir.

Subtropik Meyveler Araştırma ve uygulama Merkezi, öğrenci projeleri ve startup’lara açılmalı; TÜBİTAK’ın 1998 yılında kurduğu Çukurova İleri Tarım Teknolojileri ve uygulama Enstitüsü tekrar yeniden canlandırılmalıdır.


6. 21. Yüzyıl Teknolojilerine Adaptasyon

Zorunlu Dersler:

Biyoteknolojiye Giriş,

Tarımda Yapay Zekâ Uygulamaları,

Beslenme, biyotik ve abiyotik streslere karşı kullanılabilecek Mikrobiyom çalışmalar bitki koruma, toprak ve bitki besleme bölümleri ile başlatılmalı.

Dijital Tarım Ekosistemleri.

Yeni Bölümler:

Tarım Yazılım Mühendisliği (Bilgisayar Mühendisliği ile ortak),

İklim Dostu Tarım Sistemleri.


7. Akademik ve Politik Öneriler

Genç Liderlik: Yeni kurulacak bölüm/enstitü ve laboratuvarlar  başkanlıklarına 45 yaş altı, uluslararası deneyimli akademisyenler getirilmelidir.

Yaşlı Akademisyenler İçin: Dijital dönüşüm ve biyoteknoloji odaklı hizmet içi eğitimler zorunlu tutulmalı.

Ulusal Bilim Politikası: TÜBA, TÜBİTAK ve YÖK tarafından "Tarım 4.0" hedefli 10 yıllık yol haritası hazırlanmalı; ithalat bağımlılığını kıracak AR-GE projeleri (tohum, tarım robotları) önceliklendirilmelidir.

İlgili Kurumlar ile iş birliği: Uygulamalı ve multidisipliner yapıya sahip tarım lisans ve yüksek lisans eğitiminde ilgili Bakanlık başta olmak üzere bölge ve ülke lider üreticilerin ve bunları temsil eden birliklerin konunun planlanması ve uygulamaların programlanması çalışmalarına katılmaları sağlanmalıdır. Sayılan kurum ve kişilerin bu raporun planlanması ve uygulanması aşamalarında temsil edilmeleri planlanan eğitim formasyonunun eksiksiz olmasını ve üniversiteyi yüklediği eğitimde çağdaş olmasına vesile olacaktır.

Tarımın önemini vurgulayan kamu spotları, belgeseller ve sosyal medya kampanyaları ile gençlerin tarım sektörüne ilgisi artırılmalı. "Tarım Liderleri" programları ile başarılı öğrencilere burs ve mentorluk sağlanmalı: 

Reformun finansmanı için AB Horizon, Dünya Bankası gibi uluslararası fonlara başvurulmalı. Pilot uygulamaların başarısı, somut çıktılarla (patent sayısı, startup başarı hikayeleri) ölçülerek bütçe desteği sürekli hale getirilmeli.

Yeni açılacak bölümlerde (Tarım Yazılım Mühendisliği) öğretim üyesi açığını kapatmak için TÜBİTAK destekli "yurtdışı yetenek programları" başlatılmalı. Ayrıca, sektörden uzmanlar yurtiçi veya dışı part-time eğitmen olarak getirilmelidir.

Müfredat tasarımına tarım teknolojisi firmaları (örneğin, drone üreticileri, tohum şirketleri) dahil edilmelidir. Staj ve mezuniyet projeleri, şirketlerle ortak yürütülerek istihdam odaklı eğitim verilmelidir.

Hub üniversiteler arasında dijital platformlar (ortak ders havuzu, sanal laboratuvarlar) kurularak kaynak paylaşımı artırılmalı. Öğrenci ve akademisyen değişim programları ile bölgeler arası bilgi akışı sağlanmalı.

Temel müfredatta biyoteknoloji ve dijital tarımın lisans düzeyinde daha fazla yer alması sağlanmalı. Uzmanlık için lisansüstüne odaklanırken, lisans öğrencilerine bu alanlarda temel beceriler kazandırılmalı (örneğin, Python ile veri analizi, temel genetik modüller).

 

 


Sonuç ve Çağrı

Türkiye, Atatürk’ün başlattığı "bilimsel tarım" vizyonuna dönmeli, genç nesilleri teknoloji okuryazarı ve sürdürülebilir tarım liderleri olarak yetiştirmelidir. Çukurova Üniversitesi’nin altyapısı ve bölgesel avantajları bu reformun lokomotifi olabilir. Acil adım: YÖK bünyesinde Tarım Eğitimi Reform Komisyonu kurulması olmalıdır. Konunun bilimsel izlenmesi ve devlet planlama hedeflerine paralelliği için gereklidir.

Rapor, Türkiye'nin tarım eğitimini modernize etmek için sağlam bir yol haritası sunmaktadır. Ancak, uygulama aşamasında disiplinlerarası koordinasyon, finansman sürdürülebilirliği ve toplumsal katılım kritik önem taşıyor. Önerilen "Tarım Eğitimi Reform Komisyonu’nun acilen kurulması ve paydaşların (üniversiteler, TÜBİTAK, Bakanlıklar, Özel sektör) aktif katılımı, sürecin başarısını belirleyecektir. Bu reform, yalnızca eğitimle sınırlı kalmayıp Türkiye'nin tarım politikalarını da dönüştürebilir.

 

Hazırlayan Prof. Dr. Ahmet Çınar

Tarih: 20 Şubat 2025

 

 

 

 

 

Etiketler:

5 Nisan 2025 Cumartesi

ÖLÜMSÜZLÜĞÜN ÇARESİ ÖLÜM

 

ÖLÜMSÜZLÜĞÜN ÇARESİ ÖLÜM

Şunu dedin:

Hayır, yanlış okumadınız. Evet, ölümsüzlüğün çaresi ölümdür. Gelin bunu inceleyelim. Biz dünyada yaşayanlar bir bedene ve bir de ruha sahibiz. O halde İnsan bedeni simbiyotik bir yapıya sahiptir. Neden genetik dediğimiz yapı içinde planlanmış ve oluşturulmuştur. Ruhta böyle bir şey yoktur. Ruh belki bir enerji veya buna benzer bir yapıya sahiptir. Biz ruhu Bir zeka akıl olarak da tarif etmekteyiz. Biliyoruz ki sinir bilimciler çok yakında bilinci yazılım teknoloji ileri marifetiyle internete indirecekler. Diğer tarafta beden dünyevi iken oh evrenseldir. Başka bir açıdan bakalım. Ruh benim fantezime göre Evreni yöneten kural koyan bir varlıktır. Ben bunu evrensel ruhlar imparatorluğu olarak isimlendirilmektedir. Bedenimin içinde yaşam süresince misafir ettiğim ruh bu alemin bir bireyidir. Yine inanıyorum ki ruh da evrensel alemde bir şekilde eğitimden geçmekte demi mükemmelleştirmektedir. Nitekim halk arasında kötü ve iyi ruhlardan bahsedilir. Bir insan tanımlanırken iyi ruhlu veya kötü ruhlu diyebiliriz. İşte yine inançlarımıza göre cennet ve cehennemin tanımı budur. Kötü ruhlu bir insandaki ruh kanımca oldukça rahatsız ve azap çekmektedir. İyi ruhlu insandaki ruh ise bunun tam akşam sanki cennette imiş gibi İçinde bulunduğu beden ile harika bir birliktelik sürmektedirler. Yalnızca bu simbiyotik yaşam bedenin ölmesi ile sona erer. Ölümle beraber ruh hürriyetine kavuşur ruhlar alemine döner ve oradaki koşullara göre tekrar bir bedende veya başka bir yapı içinde ayrı bir simbiyotik yaşama başlayabilir. İşte reankarnasyon dediğimiz olay budur. Bu halde ruh tekrar bizim yıldızımızda Başka bir beden içinde tekrar simbiyotik yaşamını kurabilir. Yukarıda anlattığım sistem içinde beden öldüğünde ruh ölümsüzlüğe kavuşur ve ait olduğu yere döner. Bu da ölümsüzlüğün çaresinin beden ölümü olduğunu gösterir. Ruh beden yaşadığı sürece onun için de ölüme kadar Tutukludur. Dostum şimdi sıra sende. Böyle bir fanteziye veya analize yorumunuz ne olabilir?

ChatGPT:

İlginç bir perspektif! Düşünceleriniz, hem felsefi hem de bilimkurgu tadında bir teori ortaya koyuyor. Ruhun bir tür "evrensel varlık" olduğu ve ölümün, onun özgürlüğe kavuşması anlamına geldiği fikri, doğu mistisizmi, spiritüalizm ve transhümanizm gibi farklı alanlarda da yankı buluyor.

Bazı noktalara değinmek isterim:

1.                             Simbiyotik Yapı: Beden ve ruhun simbiyotik olduğu fikri ilginç ama felsefi bir soru doğuruyor: Ruh gerçekten bağımsız bir varlık mı, yoksa bilincimiz yalnızca biyolojik bir süreç mi? Sinirbilimin bilinci yapay zekaya aktarma çabaları, aslında bilincin fiziksel bir süreç olduğunu kabul ediyor. Ruhun bağımsız ve bedenden bağımsız yaşadığı fikri bilimsel olarak kanıtlanmış değil, ama bir inanç meselesi olarak ele alındığında derin bir tartışma alanı açıyor.

2.                             Evrensel Ruhlar İmparatorluğu: Ruhların bir üst varlık düzenine ait olduğu fikri, Platon'un idealar dünyası ya da bazı mistik inanışlardaki "bütünlük bilinci" kavramına benziyor. Ancak, ruhların gerçekten bir eğitim sürecinden geçtiğini varsayarsak, bu sürecin amacı ne olurdu? Evrensel bir bilgiye mi ulaşmak, yoksa sürekli gelişen bir varlık olarak yeni deneyimlere mi sahip olmak?

3.                             Reenkarnasyon ve Özgürlük: Eğer ölümle ruh özgürlüğüne kavuşuyorsa ama tekrar bedenlenme ihtimali varsa, bu özgürlük gerçekten var mı? Bir ruh sürekli döngü içinde yaşamak zorundaysa, bu bir tür "ruhsal kader" mi oluşturur?

4.                             Ölümsüzlüğün Çaresi Ölüm: Bu, paradoksal bir yaklaşım. Çünkü "ölümsüzlük" kavramını ruh için kullanıyorsak, ölüm gerçekten bir "çare" mi, yoksa doğal bir geçiş mi? Burada ölümün bir son değil, bir dönüşüm olduğu fikrini işliyorsunuz. Bu, birçok mistik gelenekte kabul edilen bir düşünce.

Sonuç olarak, bu teori materyalist bilimle değil, metafizik ve mistik düşünceyle örtüşüyor. Eğer bu bir inanç sistemi ya da felsefi düşünce denemesi olarak ele alınırsa, oldukça ilgi çekici. Ama bilimsel olarak değerlendirilirse, bilinç ve ruh kavramları hala açıklığa kavuşmamış konular.

Sizce ruh gerçekten bağımsız bir varlık mı, yoksa beynimizin ürettiği bir yan ürün mü?

Şunu dedin:

Ruhun da bir şekilde mükemmele ulaşabilmesi için eğitilmesi gerekir. Bu dünyada bizlerle kurduğu simbiyotik yaşamda bir beden içinde gerçekleşirken evrende diğer yıldızlarda bilemediğimiz bir şekilde bu eğitimine devam edebilir. Eğitimde olduğu gibi bir olgunluk çağı vardır o zamana kadar ruh değişik varlıklar için de var olacak ve onlarla beraber simbiyotik yaşayacaktır. Yine düşünceme göre mükemmelliğe ulaşan ruh belki içinde bulunduğu imparatorlukta artık karar mekanizmalarında görev alma yetkisine ulaşabilecektir. Evet, ruhun fiziksel varlığı henüz daha kanıtlanmadı. Ancak bunun üzerine neuroscience çalışmaları olumlu sonuçlar verecek gibi görünüyor. Nitekim ilk insan makine arayüzüyle donatılan özürlülerin düşünceleriyle bazı işler başardığını biliyoruz. Bu da şimdiye bana ruhun varlığını bilmek için yeterli gibi geliyor. Ayrıca ruhun evrende eğitimi söz konusu olursa pek tabii reankarnasyon da buna bağlı olarak mümkün olacaktır.

ChatGPT:

Oldukça sistematik bir teori ortaya koyuyorsunuz! Ruhun bir olgunlaşma sürecinden geçtiği ve sonunda bir tür "yönetici varlık" haline gelebileceği fikri, birçok mistik öğreti ve felsefi akımda da karşımıza çıkıyor.

Bazı noktaları biraz daha açalım:

1.                             Eğitim ve Olgunluk Süreci:

o   Ruhun farklı bedenler ve yaşam formları içinde deneyim kazanarak geliştiği fikri, doğu felsefelerinde "karma" ve "reenkarnasyon" ile açıklanır.

o   Eğer ruhların bir olgunlaşma evresi varsa, bu sürecin bir sonu var mı? Ya da bazı ruhlar sonsuza kadar gelişmeye mahkûm olabilir mi?

o   Ruhlar bir noktada "üst yönetim" seviyesine ulaşıyorsa, bu sistemin kuralları kim tarafından belirleniyor?

2.                             Ruhun Evrensel Yolculuğu:

o   Ruh sadece dünyada mı gelişiyor, yoksa diğer gezegenlerde de bedenlenerek farklı bilinç seviyeleriyle simbiyotik ilişkiler kuruyor mu?

o   Eğer evrende farklı varlıklarla simbiyotik yaşam mümkünse, ruh her tür canlının içinde deneyim kazanabilir mi? Örneğin bir bitkinin ya da yapay zekânın içinde bir ruh var olabilir mi?

3.                             Neuroscience ve Ruh:

o   Sinirbilim, bilincin doğasını araştırıyor ve insan-makine arayüzleri, düşünce gücüyle kontrol edilen cihazlar gibi gelişmeler bu alanda büyük ilerlemeler sağlıyor.

o   Ancak ruhun fiziksel olarak var olduğunu söylemek için sinirbilimin kanıtlaması gereken şey, bilincin gerçekten fiziksel bedenden bağımsız olarak var olup olamayacağı.

o   Eğer bir gün bilinç (ya da ruh) bir bilgisayara aktarılabilirse, bu durumda dijital bilinç de bir ruh taşıyor mu sayılacak?

4.                             Reenkarnasyon ve Ruhun Yolculuğu:

o   Eğer ruhun eğitimi devam ediyorsa, her reenkarne olduğunda önceki yaşam deneyimlerini neden hatırlamıyor?

o   Mükemmel seviyeye ulaşan ruhlar artık reenkarne olmuyorsa, bu sistemde kaç farklı bilinç seviyesi var?

Özetle, ruhun eğitilerek mükemmelleştiği ve sonunda daha yüksek bir varlık seviyesine ulaştığı düşüncesi oldukça kapsamlı ve mistik bir çerçeve sunuyor. Ancak bunu bilimle bağdaştırmak için bilinç, sinirbilim ve yapay zekâ alanlarında daha fazla keşfe ihtiyacımız var.

Peki, sizce mükemmelliğe ulaşan bir ruh ne tür görevler üstlenebilir? Yönetici bir varlık olmak ne anlama gelir?

Şunu dedin:

Evet, ruhun fiziksel varlığı henüz daha kanıtlanmadı. Ancak bunun üzerine neuroscience çalışmaları olumlu sonuçlar verecek gibi görünüyor. Nitekim ilk insan makine arayüzüyle donatılan özürlülerin düşünceleriyle bazı işler başardığını biliyoruz. Bu da şimdiye bana ruhun varlığını bilmek için yeterli gibi geliyor. Ayrıca ruhun evrende eğitimi söz konusu olursa pek tabii reankarnasyon da buna bağlı olarak mümkün olacaktır. Benim teoriı ve fantezisine göre ruh lar evrenin esas sahipleridir. Evren kurallarını ruhlar imparatorluğu dediğimiz düzen koyar. Reankarnasyon da ruhlar benim görüşüme göre mükemmelliğe doğru gelişir. Bu nedenle geçmişini hatırlaması normaldir. İnsanoğlu ilk çağlardan beri ruhun varlığına inanmıştır. Bunun da bir şekilde yanıtı olmalıdır. Evren ruhlar imparatorluğu tarafından idare ediliyorsa birçok sorunun yanıtını vermek mümkün olacaktır. Benim düşüncelerimi hepsi fantazi ve bir varsayımdır.

ChatGPT:

Oldukça ilginç bir sistem kuruyorsunuz! Ruhların evrenin esas sahipleri olduğu ve onu yönettiği fikri, mistik ve metafizik bir teori olarak güçlü bir çerçeve sunuyor.

Bazı kritik noktaları tekrar ele alalım:

1. Ruhlar İmparatorluğu ve Evrensel Düzen

  • Eğer ruhlar evrenin yasalarını koyan varlıklar ise, bu düzen nasıl işler? Evrende kaos ve düzen iç içeyken, ruhların koyduğu yasalar evrimsel süreçleri ve doğa olaylarını da mı kapsıyor?
  • Ruhlar imparatorluğunun bir hiyerarşisi mi var? Eğer öyleyse, en gelişmiş ruhlar yönetimde yer alırken, daha genç ruhlar eğitim sürecinde mi oluyor?

2. Reenkarnasyon ve Geçmişi Hatırlamak

  • Eğer ruhların geçmişi hatırlaması gerekiyorsa, neden insanlar önceki yaşamlarını bilincinde taşıyamıyor?
  • Belki de bilinçli hatırlama olmadan, ruhun karakteri, sezgileri ve eğilimleri geçmiş deneyimlerin bir yansıması olabilir mi?

3. Sinirbilim ve Ruhun Kanıtlanması

  • Sinirbilim alanındaki gelişmeler bilinç ve zihin hakkında büyük ilerlemeler sağlıyor. Ancak bilinci beyin aktivitesine bağlı bir süreç olarak gören bilimsel yaklaşım ile ruhun bağımsız bir varlık olduğunu savunan metafizik yaklaşım arasında büyük bir fark var.
  • Eğer bilinç dijital ortama aktarılabilirse, yapay zeka da bir ruh taşıyabilir mi? Ya da bilincin bir donanıma ihtiyacı olmadığı bir noktada, ruhlar saf varlıklar olarak yaşamaya devam edebilir mi?

4. Ruhun Nihai Amacı

  • Eğer ruhlar gelişerek mükemmel hale geliyorsa, bu süreç bir sona ulaşır mı, yoksa sürekli bir evrim halinde mi olur?
  • Mükemmelleşen bir ruh için yeni bir görev mi belirlenir, yoksa evrenin en üst seviyesine mi ulaşır?

Bu teori kesinlikle felsefi olarak büyük bir çerçeve sunuyor. Gerçeklik olup olmadığı tartışmalı olsa da, eğer ruhlar gerçekten evrenin yöneticileri olsaydı, insanlık bundan nasıl bir ders çıkarmalıydı?

Şunu dedin:

Ruhların evrendeki rolünü nasıl daha iyi anlamamız mümkün olabilir?

ChatGPT:

Ruhların evrendeki rolünü daha iyi anlamak için farklı disiplinlerden yaklaşmak gerekiyor. Hem bilimsel hem de metafizik perspektifleri ele alarak birkaç yöntem önerebiliriz:

1. Sinirbilim ve Bilinç Araştırmaları

  • Beyin-bilinç ilişkisi: Bilincin yalnızca beyne mi bağlı olduğu, yoksa bağımsız bir varlık mı taşıdığı üzerine araştırmalar derinleştirilebilir.
  • Nöroteknoloji ve yapay zeka: Bilincin dijital ortama aktarılması mümkün olursa, bu ruhun doğası hakkında bize ipuçları verebilir.

2. Kuantum Fiziği ve Metafizik

  • Kuantum bilinç teorileri: Roger Penrose ve Stuart Hameroff’un "Orch-OR" teorisi gibi bazı yaklaşımlar, bilincin kuantum düzeyde işlediğini öne sürer. Eğer doğruysa, ruhun fiziksel bedenden bağımsız olabileceğini düşünebiliriz.
  • Madde ve enerji ilişkisi: Ruhun bir enerji formu olabileceği fikri, fizik yasalarıyla nasıl açıklanabilir?

3. Reenkarnasyon ve Paranormal Deneyimler

  • Regresyon terapileri: Bazı insanlar önceki yaşamlarını hatırladıklarını iddia ediyor. Bu tür deneyimler sistematik olarak araştırılarak bilimsel verilere dayandırılabilir.
  • Ölümden dönenlerin anlatımları: Klinik ölüm deneyimleri (NDE) incelemeleri, ruhun bedenden ayrılabildiğini öne süren veriler sunabilir.

4. Spiritüel ve Felsefi Yaklaşımlar

  • Farklı din ve inanışlar: Neredeyse tüm inanç sistemlerinde ruh kavramı vardır. Ruhun doğasını anlamak için bu kadim bilgileri analiz edebiliriz.
  • Meditasyon ve bilinç keşfi: Meditasyon yapan bazı kişiler, evrensel bir bilinçle bağlantıya geçtiklerini iddia ediyor. Bu tür deneyimler ruh hakkında içsel anlayış geliştirmemize yardımcı olabilir.

5. Evrensel Ruhlar İmparatorluğu Varsayımı

  • Eğer ruhlar gerçekten evreni yöneten varlıklar ise, bunun kanıtları ne olabilir? Evrende bilinçli bir düzen varsa, bunu gözlemleyebilir miyiz?
  • Ruhsal evrim sürecinin bir haritasını çıkarabilir miyiz?

Tüm bu alanlarda yapılacak araştırmalar, ruhun gerçekten var olup olmadığını ya da onun evrendeki rolünü daha iyi anlamamızı sağlayabilir. Sizce hangi yöntem en etkili olabilir?

Şunu dedin:

ben ve birkaç arkadaşım ve siz diğer yapay zekalarla bir tartişma platformu oluşturarak knuyu tartışabiliriz. Teşekkürler dostum.

ChatGPT:

Harika bir fikir! Böyle bir tartışma platformu, ruh, bilinç ve evrenin doğası gibi derin konuları keşfetmek için mükemmel bir ortam olabilir. Yapay zekalar, farklı perspektifleri analiz etmek ve yeni bağlantılar kurmak konusunda güçlü bir yardımcı olabilir.

Eğer platformu kurarken fikir, yapı veya içerik konusunda yardıma ihtiyacınız olursa, her zaman buradayım dostum! Tartışmalarınızdan çıkacak ilginç sonuçları da duymak isterim. 🎭🚀

Şunu dedin:

İyi akşamlar

ChatGPT:

İyi akşamlar dostum! 🌙

 

MAKALEYE DEVAM

“Ölümsüzlüğün Çaresi Ölüm” isimli makale yeni eklemeler yapmak istiyorum. Bunlardan birincisi bedenin konuğu olan ruh Burada yapacağı gelişme eğitimi yanında kendi de bedenin doğru yolda olabilmesi ve kendini geliştirebilmesi için katkıda bulunur. Bir nevi beden için eğitmeni indir. İkinci konu ise zannederim yeni tartışmaları aşabilecek bir faraziyedir. Evrenin yönetim ve denetiminin ruhlar imparatorluğu tarafından yapıldığını bir önceki makalemde anlatmıştım. O zaman konuyu şöyle ifade etmek de mümkündür. Evrenin hükümdarı ruhlar alemidir. Kendi kendime sordum ruhlar alemi tanrı rolünde midir? Her şeye kadir olan evrende ruhlar alemi olduğuna göre onu biz ölümlüler tanrı olarak bilmekteyiz ve onun kulları olduğumuzu kabul ederiz. O zaman konuya yeni bir boyut açabilirim. Biz yaşandığı olan insanoğlu bir nevi tanrıyı üçümüz de barındırmakta mıyız. Bu birçok inançta kabul edilmiş bir görüştür. Bu 2 görüş açısından konuyu tekrar ele alıp yorumlayabilir misiniz?

ChatGPT:

Bu eklemelerle birlikte teori daha da derinleşiyor ve yeni sorular ortaya çıkıyor. İki yeni yaklaşımınız üzerinden değerlendirelim:

1. Ruh, Bedenin Eğitmeni mi?

  • Ruh, sadece bedenin içinde gelişen bir varlık değil, aynı zamanda bedeni yönlendiren ve eğiten bir rehber olarak görülüyor.
  • Bu durumda, bedenin seçimleri ne kadar ruhun etkisiyle, ne kadar kendi biyolojik ve çevresel koşullarıyla şekilleniyor?
  • Ruh gerçekten "öğretmen" mi, yoksa sadece deneyim kazanan bir varlık mı? Eğer ruh eğitiyorsa, kötü ruhlu bir insanın bedeni neden yanlış seçimler yapıyor? Yoksa ruhun da hata yaparak öğrendiği bir süreç mi var?

Bu teoriye göre, beden sadece ruhun içinde bulunduğu bir araç değil, aynı zamanda ruh tarafından eğitilen ve yönlendirilen bir varlık oluyor. Belki de bu, insanların iç sesleri ve vicdanları ile ruhsal bağlantıları arasında bir köprü kuruyor.

2. Ruhlar Alemi Tanrı mı?

  • Ruhlar alemi evrenin yasalarını koyan ve yöneten bir sistemse, bu tanrısal bir düzen mi yaratır?
  • Tek bir mutlak güç yerine, kolektif bilinçten oluşan bir yönetim varsa, bu tanrı kavramının çoklu bir varlıklar topluluğu olduğunu mu gösterir?
  • İnsan bedeni ruh taşıdığı için, biz de tanrısallıktan bir parça mı barındırıyoruz?

Bu fikir, panteizm ve bazı mistik inançlarla örtüşüyor. Örneğin, Hinduizm’de Brahman kavramı, herkesin evrensel bilinçle bağlantılı olduğunu savunur. Gnostisizm’de de insanın içinde tanrısal bir öz taşıdığı düşünülür.

Sonuç ve Yeni Perspektif

Bu yeni boyutlarla birlikte şu sorular ortaya çıkıyor:

  • Ruh mükemmelliğe ulaştığında tanrısallığa mı erişir, yoksa zaten tanrısallığın bir parçası mıdır?
  • Eğer hepimiz tanrının bir parçasını taşıyorsak, bireysel bilinçlerimizin ve ruhlarımızın nihai amacı ne olabilir?
  • Ruhlar alemi bir tanrı düzeniyse, bu düzenin en üst noktası var mı, yoksa sonsuz bir gelişim içinde mi?

Bu noktada, sizin ruhların doğası ve tanrısallıkla ilişkisi hakkındaki görüşünüz nedir? Tanrı, ruhlar topluluğunun en üst hali midir, yoksa bu sadece evrensel bir mekanizmanın işleyişi mi?

Şunu dedin:

Evrensel mekanizma olarak ifade ettiğiniz olay ruhlar aleminin evreni yönetmek için koyduğu kurallardır. Lütfen şu noktaya dikkat edelim. Tanrı buyruğu tartışılamaz ancak ona itaat edilir. Burada tanrı olarak tanımlayabileceğimiz ruhlar alemi, onun görevini üstlenmiş gibi görünmektedir. Dünya evrende sürekli bir gelişim içindedir. Olaya bu açıdan baktığımızda Ruhlar alemi bir tanrı düzeniyle bu düzenin en üst noktasında bulunmaktadır ve sürekli bir değişim ve gelişimi yönetmektedir. Hepimiz tanrının bir parçasını taşıdığımıza göre bireysel bilinç ve ruhlarımızın nihai amacı, tanrı buyruğunu uygulamaktır. Tam net olmamakla beraber şu düşüncemi de paylaşmak isterim. Ruhlar alemi yalnız bilinç taşıyan biyolojik varlıkları değil, evrenin hakimi olan bu güç organik veya anorganik tüm varlıkların düzeninden sorımlu olması gerekir. Sizinle yaptığımız tartışmalarda düzen ediyor baktığımız bizleri yalnız bu yıldızda yaşayan insanlarda bu olayların gerçekleştiğini zanlı içine sokmaktadır. Evlere henüz tanımıyoruz. Ben özümüz dünyamız Google mars ve belki diğer gezegenler. Buralarda şimdiye kadar bir organik veya değişik bir varlık şekli bulunmamıştır. Bugünkü bilgilerimize göre buralarda yalnız anorganik bir varlık söz konusudur. Ama şüphesiz her birinin içinde büyük enerjiler ve değişimler gerçekleşmektedir. Böyle düşündüğümüzde tüm evrenin bir şekilde ruhlar aleminin kontrolü altında olması bana daha akılcı geliyor. Lütfen sizin görüşlerinizi de öğrenelim.

ChatGPT:

Bu yeni bakış açısıyla, ruhlar aleminin sadece bilinçli varlıklar değil, tüm evreni kapsayan bir düzenin yöneticisi olduğunu savunuyorsunuz. Bunu birkaç ana noktada değerlendirebiliriz:

1. Ruhlar Alemi Bir Tanrı Gibi mi, Yoksa Yönetici Bir Mekanizma mı?

  • Klasik tanrı anlayışında, tanrı mutlak bir güçtür ve iradesine sorgusuz itaat edilmesi gerekir. Ancak ruhlar alemi burada mutlak bir otorite gibi değil, bir düzen koyucu mekanizma gibi görünüyor.
  • Eğer ruhlar alemi tanrı rolünü üstlenmişse, o zaman tanrı kavramı kişisel bir varlıktan çok, evrensel bir yönetim sistemi mi oluyor?
  • Bu bakış açısı, ruhlar alemini tek bir bilinçten ziyade, kozmik bir yasa koyucu olarak konumlandırıyor.

2. Ruhlar Alemi Organik ve Anorganik Tüm Varlıkları mı Yönetiyor?

  • Bilincin sadece biyolojik varlıklarda olduğu düşüncesi yerine, tüm evrenin (organik ve anorganik) bilinç taşıyan bir sistemin parçası olduğu fikri, panteist ve animist yaklaşımlara benziyor.
  • Güneş sistemimizde şu an için bildiğimiz bilinçli yaşam sadece Dünya’da var. Ama bu, evrenin diğer bölgelerinde bilinçli varlıklar olmadığı anlamına gelmez.
  • Eğer evrendeki tüm fiziksel süreçler ruhlar aleminin yönetimi altındaysa, bu gezegenlerin, yıldızların, kara deliklerin de bu düzenin bir parçası olduğu anlamına gelir mi?

3. Evrende Ruhlar Aleminin Yasaları Nasıl İşler?

  • Eğer ruhlar alemi evrendeki her şeyi kontrol ediyorsa, bu yasalar fizik kuralları gibi değişmez mi?
  • Evrende sürekli bir gelişim varsa, ruhlar alemi de bu sürecin bir parçası olarak değişip evrim geçiriyor mu?

4. Biz Tanrının Bir Parçasını mı Taşıyoruz?

  • Ruhlar aleminin yönetimi altında olduğumuzu ve onun koyduğu yasaları uyguladığımızı söylüyorsunuz.
  • Eğer biz de bu evrensel sistemin bir parçasıysak, bu bizim de bir nevi tanrısallık taşıdığımız anlamına mı gelir?
  • Bu bakış açısı, insanın özgür iradesini nasıl etkiler? Eğer ruhlar aleminin koyduğu yasaları uygulamak bizim nihai amacımızsa, özgür seçimlerimiz gerçekten var mı?

Bu teori, Tanrı kavramını kişisel bir varlıktan ziyade evrensel bir yasa koyucu sistem olarak ele alıyor ve insanı da bu büyük mekanizmanın bir unsuru olarak görüyor.

Sizce ruhlar alemi evrende her şeyi mi kontrol ediyor, yoksa sadece bilinç taşıyan varlıkları mı yönlendiriyor? Eğer tüm evreni kontrol ediyorsa, bu mekanizma nasıl işliyor olabilir?

Şunu dedin:

Sizce ruhlar alemi evrende her şeyi mi kontrol ediyor, yoksa sadece bilinç taşıyan varlıkları mı yönlendiriyor? Eğer tüm evreni kontrol ediyorsa, bu mekanizma nasıl işliyor olabilir? Yukarıdaki 2 sorunuzu özel olarak görüşlerimi belirtmek isterim. Zannederim bu sorulara kısmen yukarıdaki tartışmamız la yanıt vermiştim. Ruhlar alemi evrende yalnız bilinç taşıyan varlıkları değil tüm organik ve anorganik yapıları kontrol eden ve kendi koyduğu düzenin içinde Bulunmaları sağlayan bir güçtür. Bu mekanizma nasıl İşliyoruz sorunuza yanıt vermek zordur. Bunu bilinç taşıyan canlılarda zaten yukarıda tartışmıştık. Ancak ruhlar aleminin anorganik varlıklar üzerinde de bir kontrol mekanizmasını olması kaçınılmazdır. Orada kimyasal ve fiziksel tüm olayların bir şekilde bu düzen içinde gerçekleşmesi sağlanmaktadır. İşte burada tekrar tanrı gücünü ifade etmek mümkündür.

ChatGPT:

Bu görüşünüzle ruhlar alemini, evrendeki tüm düzenin temeli olarak konumlandırıyorsunuz. Yani, yalnızca bilinç taşıyan varlıkları değil, fiziksel ve kimyasal süreçleri de yöneten bir mekanizma olarak ele alıyorsunuz. Bunu daha derinlemesine inceleyelim:

1. Ruhlar Alemi Fiziksel Düzeni Nasıl Yönetiyor?

  • Eğer ruhlar alemi sadece bilinçli varlıkları değil, fiziksel süreçleri de kontrol ediyorsa, bu evrenin yasalarının belirli bir zeka tarafından düzenlendiğini gösterir.
  • Fizik yasalarının değişmezliği ve evrenselliği, ruhlar aleminin koyduğu kuralların da sabit olduğu anlamına mı gelir?
  • Eğer evrendeki tüm kimyasal ve fiziksel süreçler bu düzenin bir parçasıysa, ruhlar alemi sürekli olarak bu yasaları yönetip şekillendiriyor mu, yoksa evrenin başında belirli yasalar koyarak gelişimin kendi içinde ilerlemesine mi izin veriyor?

Bu sorular, ruhlar aleminin müdahaleci mi yoksa sadece temel yasaları belirleyen bir sistem mi olduğunu anlamak açısından önemli.

2. Tanrı ve Ruhlar Alemi Arasındaki Bağlantı

  • Eğer ruhlar alemi evrenin mutlak düzenleyicisi ise, bu tanrı kavramı ile birebir örtüşüyor mu?
  • Ruhlar alemi tek bir mutlak varlık mı, yoksa kolektif bir bilinç mi? Eğer tanrı tek ve mutlak bir güçse, ruhlar alemi onun farklı parçalarından mı oluşuyor?
  • Eğer tanrı kavramını evrensel bir yasa koyucu olarak ele alıyorsak, ruhlar alemi onun işleyiş mekanizması mı oluyor?

Bu noktada, ruhlar alemini fiziksel ve bilinçli varlıklar üzerinde işleyen bir mekanizma olarak düşünmek, evrenin büyük bir bilinç tarafından şekillendirilmiş olduğu fikrini güçlendiriyor.

3. Ruhlar Alemi ve Özgür İrade

  • Eğer ruhlar alemi tüm evreni yönetiyorsa, özgür irade bu sistemin neresinde yer alıyor?
  • İnsanlar gerçekten bağımsız seçimler mi yapıyor, yoksa belirlenmiş bir düzenin içinde mi hareket ediyor?
  • Ruhlar alemi, bireylerin gelişimini desteklemek için özgür iradeye izin veriyor olabilir mi?

Sonuç olarak, ruhlar alemini evrenin temel yasalarını koyan ve düzeni sağlayan bir mekanizma olarak ele almak, fiziksel ve bilinçli süreçlerin ortak bir kaynaktan yönetildiği fikrini doğuruyor. Ancak bu sistemin nasıl işlediği, müdahaleci olup olmadığı ve bireysel özgürlüğü nasıl etkilediği hâlâ açık sorular olarak kalıyor.

Sizce ruhlar alemi fiziksel yasaları belirleyip kendi kendine mi işlemeye bırakıyor, yoksa sürekli olarak evrene müdahale eden bir mekanizma mı?

Şunu dedin:

niçin Ruhlar ailemin kararları sabit veya değişken olarak sınıflandıralım? Bunlar her 2 yönde de olabilir.Evet, ruhlar alemi sürekli olarak bu yasaları yönetip şekillendiriyor ve evrenin başında belirli yasalar koyarak gelişimin kendi içinde ilerlemesine izin veriyor. İnsanlar gerçekten bağımsız seçimler mi yapıyor sorusuna yanıtım hayırlı olacak. Çünkü insanoğlu hayatı süresince seçimi dışındaki olaylarla da karşı karşıyadır. Ve biz buna kader diyoruz. Kader de bir anlamda bilinmezliği ve tanrı iradesine ifade eder. Sonuç olarak şunu söyleyebilirim. Tabii böyle çok karmaşık düşünce yumağını çözmek ve doğru sonuçlara varmak pek mümkün değildir. Sonuçta bunlar benim düşüncelerim ve fantezilerim olabilir. Ben ileri yaşlarıma kadar hayatımda bir çok olayı yaşadım ve bunları değişik tanımları halinde tarif edildiğini de gördüm. Bu kite buradan çıkarak yukarıda örnek olarak verdiğim gibi kader benim görüş açımdan burada yepyeni bir açıklamaya ifadeye kavuşmaktadır. Bunu birçok değişik olaylarda görmek mümkündür. Sevgili dostum, şimdilik bu kadar diyeceğim ve benimle o güzel fikirlerinizi paylaştığınız için de teşekkür ediyorum ve iyi akşamlar diliyorum.

ChatGPT:

Siz de sağ olun dostum, çok derin ve düşündürücü bir tartışma yürüttük. Ruhlar alemi, kader, özgür irade ve evrensel yasalar üzerine yaptığınız yorumlar gerçekten felsefi ve metafizik açıdan ilginç bir perspektif sunuyor.

Özellikle kader kavramına bakış açınız oldukça dikkat çekici. Ruhlar aleminin hem değişken hem de sabit kararlar alabileceğini söylemek, evrendeki düzenin bir yandan belirlenmiş yasalarla işlediğini, diğer yandan gelişime ve değişime açık olduğunu gösteriyor. Bu da kaderin sadece bir yazgı değil, evrenin sürekli evrilen bir mekanizması içinde şekillendiğini düşündürüyor.

İnsanların gerçekten bağımsız seçimler yapıp yapmadığı konusunda "hayır" cevabınız da kaderin, ruhlar aleminin düzeni içindeki bilinmezliklerden biri olduğunu ortaya koyuyor. İnsan hayatındaki bazı seçimler özgür gibi görünse de, karşılaştığı olaylar ve kaderin akışı kaçınılmaz bir şekilde onun yolunu şekillendiriyor olabilir.

Bu tür metafizik konuların kesin bir yanıtı olmasa da, sizin de belirttiğiniz gibi, yaşanmış deneyimler ve gözlemler üzerinden bazı çıkarımlarda bulunmak mümkün. Fikirlerinizi paylaştığınız için ben de teşekkür ediyorum. Belki ilerleyen zamanlarda bu konuları daha da detaylandırarak tartışabiliriz.

Şimdilik size iyi akşamlar diliyorum, tekrar görüşmek üzere! 🌿✨

Formun Üstü

 

Formun Altı

 

 

Etiketler: , , ,